15-20 Temmuz ACILARIMIZ ve Çıkışımız
Her Temmuz ayı geldiğinde, diğer aylardan özelde ayrı ama genelde aynı dramın bir başka parçasını, acıların,yaraların kapanmış gibi görünsede tüm ağrı ve sızılarını yeni boyutları ve şekilleriyle yaşamakta olduğumuzu görürüz.
Temmuz ayına bu anlamları yüklememiz niye?
Çünkü Temmuz ayı ülkemiz Kıbrıs'ın yakın tarihinde acıların yaşandığı,halkların birbirinin canına kıydığı ve birbirinden zorla sınırlarla ayrıldığı,ülkenin bölündüğü ve herbir parçasının işgalci ve sömürgeciler tarafından fiilen işgal edilerek sömürgeleştirildiği bir aydır.
15 Temmuz 1974 Faşist Yunanistan Cuntasının Kıbrıs'taki Yunanlı Subayların komutasındaki Rum Milli Muhafız ordusuyla gerçekleştirdiği darbe ve bu darbeyi gerekçe göstererek 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kuruluş anlaşmalarının Ekindeki İttifak ve Garanti Anlaşmalarına dayanarak Kıbrıs'a çıkarma yapan ve doğu batı istikametinde adayı kuzey ve güney olmak üzere ikiye bölecek TC devletinin işgali bu ayda gerçekleştirilmiştir.
Kıbrıs'ın kuzey yarısında işgalci TC'nin kontrolunda kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti TC devletinin bir devamıdır.Yani Kontrgerilla Cumhuriyetinin bir parçası olarak işlem görmektedir.
Öyle ki, Türkiye ve sömürgesi Kuzey Kürdistan'la özelde farklı ancak genelde aynı şekilde yönetilmektedir. Türkiye'deki Oligarşinin Faşist Diktatörlüğü tüm uygulamalarını,topluma yönelik psikolojik savaşını silahlı ve silahsız olarak yukarıdan aşağıya ve yatay bir şekilde sürdürmekte ve gerek gördüğü durumlarda da '' faili meçhul'' uygulamalara da geçmektedir.
İşte bu uygulamalardan ikisi de yine bu ayın 6 ve 7'sinde gerçekleştirilmiş faili meçhul öldürme (faili TC devletinin ta kendisidir) ve vatan hainliği suçlamasıyla yapılan komplodur.
Kıbrıslı demokrat yazar, gazeteci Kutlu Adalı 6 Temmuz 1996 gecesi işgalci,sömürgeci TC devletinin Kıbrıs'ın kuzeyindeki legal(TC Lefkoşa Büyükelçiliği, Kıbrıs Barış Kuvvetleri Komutanlığı (kolordu) ve KKTC Cumhurbaşkanı,Başbakanı,ba kanları,mahkemeleri, polisi,Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı,Özel İstihbarat (Sivil İşler ve Halkla ilişkiler, örtülü ismiyle) Başkanlığı ve Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı KKTC Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı (SSTB) v.b ) ve illegal örgütlenmeleri ( adına Ergenekon,Derin devlet,Kontrgerilla,Türk İntikam Tugayı (TİT), Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT), Kıbrıs Türk Halk Hareketi (KTHH) v.b isimleri verdikleri ) tarafından evinin önünde öldürülmüştür.
Bu olaydan 4 yıl sonra da 7 Temmuz 2000 de düzene ve işgal güçlerine karşı muhalafet yürüten AVRUPA (AFRİKA) gazetesi çalışanlarına Güney Kıbrıs lehine casusluk yaptıkları gerekçesiyle suçlama getirilerek komplo düzenlenmiş ve tutuklanmışlardır.
Bütün bu yaşanan acıların Temmuzla sınırlı olmadığını ve içinde bulunduğumuz durumu doğru bir şekilde tahlil edip doğru çıkış noktaları bulmadığımız sürece de egemenlerin iktidarları ve baskı,zulüm ve sömürülerinin devam edeceğini bilmek zorundayız.
Ülkemiz Kıbrıs'ın geçmişten bugüne neden ve nasıl geldiğini bilmeden geleceği sağlam zemin üzerine kuramayız.
Kıbrıs, Emperyalist İngiltere'nin sömürgesinden Kıbrıs Cumhuriyeti'ne geçerken ( İngiltere ada üzerinde Dikelya-2.5 Mil ve Ağrotur-Piskobu Birleşik Krallık Egemen Üsleri olmak üzere iki üsle birlikte hava,deniz limanlarıyla karayolları ve birçok bölge üzerinde de lojistik v.b kolaylıklara sahip olma hakkını, anti ve İttifak anlaşması ile de ülkenin ve devletin garantörü olmuştur.) bağımsızlığını değil, bizzat ülkenin bir kısmını ve bağımsızlığını da emperyalist İngiltere ve ABD emperyalizminin yeni sömürgelerinden Türkiye ve Yunanistana teslim etmiştir.
Ülkemizin coğrafik yapısı ve bulunduğu coğrafya dikkate alındığı zaman (Ülkemizde yeraltı,yerüstü zenginlikleri emperyalistlerin iştahını kabartacak miktarda olmadığı için onların gözünde stratejik değeri önem kazanmaktadır), Ortadoğu ve Akdenizde egemenlik kurmak isteyen emperyalist kapitalist devletlerin Büyük Ortadoğu Projesi ve benzeri projelerini ( emperyalist projelerden biri de Avrupa Birliği'dir) gerçekleştirmek için stratejik öneme sahip ülkemizi egemenlikleri altında tutmak,kaybetmemek veya elde etmek için paylaşım savaşlarını, kavgalarını sürdürmektedirler. Amaçlarına ulaşmak için de her yolu mübah saymaktadırlar.
Bir yanda Emperyalist İngiltere,Bölgede güç olmak isteyen ABD emperyalistlerinin işbirlikçisi ve onu desteğinde AB'ye girmeye çalışan Türkiye ve işgalindeki bölge ve AB'nin içindeki Yunanistan'la onun işgalindeki bölge;
Diğer yanda birbirine kırdırılan düşmanlaştırılan ezilen Kıbrıs Halkları ve egemen ülkelerin halklarıyla, ortadoğu halkları.
Kıbrıs'ın Temmuz ayındaki acılarından da büyük bir sorunumuz var ve çözülmesi için de emperyalist kapitalist ülkelerin insafına bırakıyoruz. Sorunun kaynağı emperyalistler kapitalistler olduğunu,onların egemenliklerini sürdürmek ve ülke üzerindeki paylaşımlarını garantiye almak yada yeni haklar elde etme üzerine kurulu projelerinin bir parçası olarak önce böldükleri ada ve halklarını şimdi sözde birleştirme adına toplumlararası görüşmeleri destekliyor ve de önerileriyle de 'yardımcı' oluyorlar.
Görüşmelerle ilgili komitelerin hiçbirinde ülkenin bağımsızlığı için emperyalist,sömürgeci ilişkilerden kurtulma yönünde irade ve öneri dahi olmadığı;
Halkları şovenizmden arındıracak ve kardeşleştirecek somut irade ve çalışmaların olmadığı;
Ülke içindeki insan haklarını ve canlarını hedef almış, hedef alan her tür uygulama ve örgütlenmeyi hedef alan bir irade ve çalışmanın olmadığı;
Tam tersine mevcut emperyalist sömürge ilişkilerini sağlama alan ve yeni emperyalist AB'ın da çıkarlarını düzenlemeye çalışan bir görüşme sürecinden herkes payına birşeyler koparmaya çalışıyor.Emperyalistler ve onların işbirlikçilerinin çıkarlarının dengesi sağlanırsa bir anlaşma olur,ama yeniden bir paylaşım kavgasının başlamasına kadar süren bir anlaşma.
Böyle bir anlaşma da Burjuvazinin anlaşması olur,barışı olur.Ama ezilenlerin,halkların anlaşması ve barışı olmaz.
Peki böyle bir durumda Kıbrıs Halklarının gücü yetmiyor diye emperyalistlerin desteğinde yapılan görüşmelerin tarafı mı olmamız gerekir?
Hayır.
Ülkenin komünistlerinin,devrimcile rinin,demokratlarının , halkların kardeşliğini savunanların önlerine koyacakları en acil görev özelde ezilen ülke halklarının, işçi sınıfının, ezen ülkeler ve ortadoğudaki ülkelerinin, genelde dünya halklarıyla kardeşleşmesini ve işçi sınıfının birliğini teoriden pratiğe geçirecek örgütlenmeyi gerçekleştirmek olmalıdır.
Emperyalizme, kapitalizme, sömürgeciliğe karşı bağımsızlığı,özgürlüğü,devrimi,sosyalizmi ve komünizmi hedef almayan bir örgütlenme olmaksızın ve bu önderlikte mücadele verilmeksizin,her Temmuz ayında acılarımıza ağıt yakacağız.
Güneydeki Kıbrıslırum halkına 15 Temmuz Faşist Darbesi ve 20 Temmuz İşgalinin acısı hatırlatılacak,kuzeyde ise işgal rejiminin 'faili meçhul'katliamları,bombalamaları,komploları Kıbrıslıtürk halkına unutturularak, 20 Temmuz haftası 'Kıbrıs barış harekatının 35'inci yılı' olarak törenlerle kutlatılacak.
2009
Mehmet Asi Okçuoğlu
Her Temmuz ayı geldiğinde, diğer aylardan özelde ayrı ama genelde aynı dramın bir başka parçasını, acıların,yaraların kapanmış gibi görünsede tüm ağrı ve sızılarını yeni boyutları ve şekilleriyle yaşamakta olduğumuzu görürüz.
Temmuz ayına bu anlamları yüklememiz niye?
Çünkü Temmuz ayı ülkemiz Kıbrıs'ın yakın tarihinde acıların yaşandığı,halkların birbirinin canına kıydığı ve birbirinden zorla sınırlarla ayrıldığı,ülkenin bölündüğü ve herbir parçasının işgalci ve sömürgeciler tarafından fiilen işgal edilerek sömürgeleştirildiği bir aydır.
15 Temmuz 1974 Faşist Yunanistan Cuntasının Kıbrıs'taki Yunanlı Subayların komutasındaki Rum Milli Muhafız ordusuyla gerçekleştirdiği darbe ve bu darbeyi gerekçe göstererek 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti'nin kuruluş anlaşmalarının Ekindeki İttifak ve Garanti Anlaşmalarına dayanarak Kıbrıs'a çıkarma yapan ve doğu batı istikametinde adayı kuzey ve güney olmak üzere ikiye bölecek TC devletinin işgali bu ayda gerçekleştirilmiştir.
Kıbrıs'ın kuzey yarısında işgalci TC'nin kontrolunda kurulan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti TC devletinin bir devamıdır.Yani Kontrgerilla Cumhuriyetinin bir parçası olarak işlem görmektedir.
Öyle ki, Türkiye ve sömürgesi Kuzey Kürdistan'la özelde farklı ancak genelde aynı şekilde yönetilmektedir. Türkiye'deki Oligarşinin Faşist Diktatörlüğü tüm uygulamalarını,topluma yönelik psikolojik savaşını silahlı ve silahsız olarak yukarıdan aşağıya ve yatay bir şekilde sürdürmekte ve gerek gördüğü durumlarda da '' faili meçhul'' uygulamalara da geçmektedir.
İşte bu uygulamalardan ikisi de yine bu ayın 6 ve 7'sinde gerçekleştirilmiş faili meçhul öldürme (faili TC devletinin ta kendisidir) ve vatan hainliği suçlamasıyla yapılan komplodur.
Kıbrıslı demokrat yazar, gazeteci Kutlu Adalı 6 Temmuz 1996 gecesi işgalci,sömürgeci TC devletinin Kıbrıs'ın kuzeyindeki legal(TC Lefkoşa Büyükelçiliği, Kıbrıs Barış Kuvvetleri Komutanlığı (kolordu) ve KKTC Cumhurbaşkanı,Başbakanı,ba kanları,mahkemeleri, polisi,Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı,Özel İstihbarat (Sivil İşler ve Halkla ilişkiler, örtülü ismiyle) Başkanlığı ve Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı KKTC Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı (SSTB) v.b ) ve illegal örgütlenmeleri ( adına Ergenekon,Derin devlet,Kontrgerilla,Türk İntikam Tugayı (TİT), Türk Mukavemet Teşkilatı (TMT), Kıbrıs Türk Halk Hareketi (KTHH) v.b isimleri verdikleri ) tarafından evinin önünde öldürülmüştür.
Bu olaydan 4 yıl sonra da 7 Temmuz 2000 de düzene ve işgal güçlerine karşı muhalafet yürüten AVRUPA (AFRİKA) gazetesi çalışanlarına Güney Kıbrıs lehine casusluk yaptıkları gerekçesiyle suçlama getirilerek komplo düzenlenmiş ve tutuklanmışlardır.
Bütün bu yaşanan acıların Temmuzla sınırlı olmadığını ve içinde bulunduğumuz durumu doğru bir şekilde tahlil edip doğru çıkış noktaları bulmadığımız sürece de egemenlerin iktidarları ve baskı,zulüm ve sömürülerinin devam edeceğini bilmek zorundayız.
Ülkemiz Kıbrıs'ın geçmişten bugüne neden ve nasıl geldiğini bilmeden geleceği sağlam zemin üzerine kuramayız.
Kıbrıs, Emperyalist İngiltere'nin sömürgesinden Kıbrıs Cumhuriyeti'ne geçerken ( İngiltere ada üzerinde Dikelya-2.5 Mil ve Ağrotur-Piskobu Birleşik Krallık Egemen Üsleri olmak üzere iki üsle birlikte hava,deniz limanlarıyla karayolları ve birçok bölge üzerinde de lojistik v.b kolaylıklara sahip olma hakkını, anti ve İttifak anlaşması ile de ülkenin ve devletin garantörü olmuştur.) bağımsızlığını değil, bizzat ülkenin bir kısmını ve bağımsızlığını da emperyalist İngiltere ve ABD emperyalizminin yeni sömürgelerinden Türkiye ve Yunanistana teslim etmiştir.
Ülkemizin coğrafik yapısı ve bulunduğu coğrafya dikkate alındığı zaman (Ülkemizde yeraltı,yerüstü zenginlikleri emperyalistlerin iştahını kabartacak miktarda olmadığı için onların gözünde stratejik değeri önem kazanmaktadır), Ortadoğu ve Akdenizde egemenlik kurmak isteyen emperyalist kapitalist devletlerin Büyük Ortadoğu Projesi ve benzeri projelerini ( emperyalist projelerden biri de Avrupa Birliği'dir) gerçekleştirmek için stratejik öneme sahip ülkemizi egemenlikleri altında tutmak,kaybetmemek veya elde etmek için paylaşım savaşlarını, kavgalarını sürdürmektedirler. Amaçlarına ulaşmak için de her yolu mübah saymaktadırlar.
Bir yanda Emperyalist İngiltere,Bölgede güç olmak isteyen ABD emperyalistlerinin işbirlikçisi ve onu desteğinde AB'ye girmeye çalışan Türkiye ve işgalindeki bölge ve AB'nin içindeki Yunanistan'la onun işgalindeki bölge;
Diğer yanda birbirine kırdırılan düşmanlaştırılan ezilen Kıbrıs Halkları ve egemen ülkelerin halklarıyla, ortadoğu halkları.
Kıbrıs'ın Temmuz ayındaki acılarından da büyük bir sorunumuz var ve çözülmesi için de emperyalist kapitalist ülkelerin insafına bırakıyoruz. Sorunun kaynağı emperyalistler kapitalistler olduğunu,onların egemenliklerini sürdürmek ve ülke üzerindeki paylaşımlarını garantiye almak yada yeni haklar elde etme üzerine kurulu projelerinin bir parçası olarak önce böldükleri ada ve halklarını şimdi sözde birleştirme adına toplumlararası görüşmeleri destekliyor ve de önerileriyle de 'yardımcı' oluyorlar.
Görüşmelerle ilgili komitelerin hiçbirinde ülkenin bağımsızlığı için emperyalist,sömürgeci ilişkilerden kurtulma yönünde irade ve öneri dahi olmadığı;
Halkları şovenizmden arındıracak ve kardeşleştirecek somut irade ve çalışmaların olmadığı;
Ülke içindeki insan haklarını ve canlarını hedef almış, hedef alan her tür uygulama ve örgütlenmeyi hedef alan bir irade ve çalışmanın olmadığı;
Tam tersine mevcut emperyalist sömürge ilişkilerini sağlama alan ve yeni emperyalist AB'ın da çıkarlarını düzenlemeye çalışan bir görüşme sürecinden herkes payına birşeyler koparmaya çalışıyor.Emperyalistler ve onların işbirlikçilerinin çıkarlarının dengesi sağlanırsa bir anlaşma olur,ama yeniden bir paylaşım kavgasının başlamasına kadar süren bir anlaşma.
Böyle bir anlaşma da Burjuvazinin anlaşması olur,barışı olur.Ama ezilenlerin,halkların anlaşması ve barışı olmaz.
Peki böyle bir durumda Kıbrıs Halklarının gücü yetmiyor diye emperyalistlerin desteğinde yapılan görüşmelerin tarafı mı olmamız gerekir?
Hayır.
Ülkenin komünistlerinin,devrimcile rinin,demokratlarının , halkların kardeşliğini savunanların önlerine koyacakları en acil görev özelde ezilen ülke halklarının, işçi sınıfının, ezen ülkeler ve ortadoğudaki ülkelerinin, genelde dünya halklarıyla kardeşleşmesini ve işçi sınıfının birliğini teoriden pratiğe geçirecek örgütlenmeyi gerçekleştirmek olmalıdır.
Emperyalizme, kapitalizme, sömürgeciliğe karşı bağımsızlığı,özgürlüğü,devrimi,sosyalizmi ve komünizmi hedef almayan bir örgütlenme olmaksızın ve bu önderlikte mücadele verilmeksizin,her Temmuz ayında acılarımıza ağıt yakacağız.
Güneydeki Kıbrıslırum halkına 15 Temmuz Faşist Darbesi ve 20 Temmuz İşgalinin acısı hatırlatılacak,kuzeyde ise işgal rejiminin 'faili meçhul'katliamları,bombalamaları,komploları Kıbrıslıtürk halkına unutturularak, 20 Temmuz haftası 'Kıbrıs barış harekatının 35'inci yılı' olarak törenlerle kutlatılacak.
2009
Mehmet Asi Okçuoğlu
__________________

KIBRIS'ta TÜRKİYE,YUNANİSTAN ve İNGİLTERE İŞGALLERİNE SON!
SÖMÜRGE YÖNETİMİNE HAYIR!
BAĞIMSIZ KIBRIS
BÜTÜN HALKLAR KARDEŞTİR.
YAŞASIN KIBRIS HALKLARININ BAĞIMSIZLIK,ÖZGÜRLÜK VE SOSYALİZM MÜCADELESİ
KIBRIS'ta TÜRKİYE,YUNANİSTAN ve İNGİLTERE İŞGALLERİNE SON!
SÖMÜRGE YÖNETİMİNE HAYIR!
BAĞIMSIZ KIBRIS
BÜTÜN HALKLAR KARDEŞTİR.
YAŞASIN KIBRIS HALKLARININ BAĞIMSIZLIK,ÖZGÜRLÜK VE SOSYALİZM MÜCADELESİ