İKİNCİ DAVOS ŞOVU; EFELENME TAYYİP İSRAİL İLE TÜM İLİŞKİLERİ KES
Davos’ta efelenen ve şovda ne derece başarılı olduğunu gösteren RTE; şimdiler de Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla asla ilişkilerini kesip askıya alamayacağı İsrail’e karşı 5 maddelik yaptırım kararı almış güya. Bu kararların uygulanamazlığı ve de asla yaşama geçirilemeyeceği dünden bellidir. Zira ABD emperyalizmi ve İsrail ile geçmişten bugüne ilişkiler düşünüldüğünde bu kararlar ve adımların da şov olduğu görülecektir.
Ve fakat bu çerçeve içinde kalıp; olayın sadece bu boyutu görülürse kesinlikle eksik yönler kalacaktır. Her ne kadar işin içinde TC’nin BOP gereği sözde liderlik görevinin teyidi ile içte sıkışma, Kürtlere karşı gittikçe büyütülen savaş, Güney Kürdistan’ın sürekli bombalanması ve orada yerleşmiş kara birliklerinin varlığının ortaya çıkması dolayısıyla “GÜNDEM DEĞİŞTİRME” söz konusu da olsa; danışıklı dövüş içinde diğer yandan Akdeniz’in Doğusunda enerji kaynakları üzerinden yürüyen bir aşağıdan savaşın, hakimiyet mücadelesinin de yansımaları olduğunun da görülmesi lazımdır.
Zira Gazze’de ve çevresinde yer altı doğalgaz kaynaklarının olduğu, Güney Kıbrıs merkezli tartışmalar ile Güney Kıbrıs’ın bu yöndeki adımlarının baltalanmasında bunun rolü olduğu biliniyor. Doğu Akdeniz’in hem enerji kaynakları, hem Ortadoğu ve hem de Ön Asya’da ulaşımda taşıdığı rol de buna eklenince kavganın çıkar ve hakimiyet mücadelesi olduğunun altının çizilmesi özellikle gereklidir.
Zira Türk sömürgeci faşist diktatörlüğünün İsrail ve Filistin sorunlarında bugüne kadar İsrail yanında yer aldığı; söylemi ile eyleminin farklı olduğu gün gibi açık bir gerçektir. Ekonomik, askeri, diplomatik, kültürel, sosyal vs ilişkilerini ister gizliden, isterse açıktan yürütmüşlerdir her daim. Nitekim Davos Şovu sonrasında güya kesilen ilişkilerin, sonrasında gündelik basın tarafından da ifşa edildiği üzere gizliden sürdürüldüğü görülmüştü. Bu bağlamda gerek geçmişten bugüne ilişki temelleri, gerekse de orta-uzun vadede çıkarları gereği bu iki ülke birbirine uzun süre “düşman” asla olamaz. ( Ülke derken ülkeyi yöneten egemenler ve onların ardındaki sermayeden söz ettiğimizin bilinmesini isteriz) İsrail Siyonizmi ile türk sömürgeci faşist rejiminin kaderleri ve gelecek kurguları aynı rotadadır. Birbirlerine ihtiyaçları yaşamsaldır.
BM’in Mavi Marmara gemisi baskını dolayısıyla yazacağı raporun İsrail lehine çıkacağı kesinken ve hemen herkes tarafından bilinirken; neden sızdırılıyor şimdi ve bu çerçeve içinde şov planlanıyor? Sızdırma işleminin zamanlaması bu bağlamda oldukça önemlidir.
Suriye çevresinde kuşatma daraltılıyor emperyalistler ve onların yerli uşakları tarafından. İran üzerinden dünya halkları tehdit ediliyor ve sıraya alınıyor. Halkların, dünya proletaryasının düşmanı olan NATO’nun füze kalkanları inşa ediliyor. Kumandası Almanya’da olan Füze Kalkanının Radarı ise ilginç bir biçimde İzmir’e konuşlandırılmak isteniyor.
Libya’nın işgali hemen neredeyse tamamlandı; yeni yeni açığa çıkarılan belgelere göre Kaddafi ile ABD istihbaratı ile İngiliz İstihbaratı sürekli görüşürlermiş! Bu bilgi bize hiç ilginç gelmediği gibi; emperyalizmin kendi evlatlarını bile çıkarları gereği heba edeceğinin de bir kanıtıdır. Zira El Kaide’yi kuran, kurduran CIA ve onun ajanıdır. İşleri bittiğinde de kendi ajanını Pakistan’da katleden de kendisidir.
Enerji savaşlarının Ortadoğu’nun en önemli pratik egemenlik mücadelesinin kaynağı olduğu düşünülürse, bu egemenlikte oynadığı siyasal rol kadar onun ekonomik meyvelerini de almak isteyen Türk Sömürgeciliğinin bu girişimi, adımlarının orta-uzun vadede sonuç alıcı olacağını söylemek, inandırıcı bulmak olanaksızdır.
Diğer yandan Kürdistan’da ve Anadolu’da Kürtlere karşı yürütülen kirli savaşın derinleştirildiği şu günlerde Kürtlere gösterilmeyen hoşgörünün, onların taleplerine karşı ilgisizliğin ötesinde karşı savaşın; söz konusu Gazze ve Filistin olduğunda bu kadar yandaş olması inandırıcı olamaz. Bu ikiyüzlü ve iğrenç politika geçmişten bugüne sürmeye devam ediyor. Kürtlere aslan kesilen Türk sömürgeciliği; iş İsrail Siyonizmine gelince kediye dönüveriyor.
Türk Sömürgeci faşist rejiminin bu “aslan kükremesinin” ardında “kedi miyavlaması” yatmaktadır. Çıkarları birbirinden ayrı ele alınamayacak, bölgede Amerikan Jandarması olarak bilinen iki faşist-sömürgeci-ırkçı devletin gerçekte birbirlerine girmeleri, savaşmaları olanaklı değildir. Olsa olsa ikili rollerde yukarıda-aşağıda olanı belirleyen bilek güreşleri olabilir. Bunun da sınırlarını belirleyen çıkarları, tasmaları ellerinde bulunduran emperyalist güçlerin konuya yaklaşımları, rol dağıtımları vs bölgesel etkinlik düzeyidir.
Türk sömürgeci faşist rejimi aynen Davos’ta olduğu gibi şov peşindedir. Arap Baharının üstüne kara bir bina inşa etmeye dönük adımlardır attığı. Pastadan pay alma savaşında dişlerini göstermektedir. Ama bilinmelidir ki, ipleri ellerinde bulunduran ABD emperyalizmi, onun örgütleri NATO, BM ve onların 60 yıllık İsrail Devletini yaşatma çabalarıdır.
Türk sömürgeci faşist rejiminin inandırıcı, samimi olması olanaklı değildir. Eğer samimi olunsa, gerçekten ciddi bir tavır alınmış olunsa İsrail ile tüm ilişkilerin kesilmesi, tüm anlaşmaların iptal edilmesi, tüm bağların ortadan kaldırılması lazımdır. Bunu yapabildiğinde Türk sömürgeciliği ancak inandırıcı olabilir. Askeri-ekonomik ilişkilerinin yarısından fazlasının Türkiye üzerinden yapıldığı İsrail ve bundan faydalanan TC’nin bunu yapabilmeleri hem bu nedenlerden ve hem de yukarıda izah edilen gerekçeden dolayı olanaksızdır.
RTE ve Türk sömürgeciliğinin bağırış, çağırış, naraları, savaş şovları vs kesinlikle göz boyama, gündem değiştirme, bilek güreşinde şov amaçlıdır. Hem içte ve hem de dışta gerçek olan budur.
Diğer yandan Anadolu halkları, Arap Halkı ve Dünya halkları ile proletaryasının İsraillilerle, İsrail proletaryası ile bir sorunu yoktur ve de olamaz. Dünya Halklarının ve proleterlerinin sorunu İsrail Siyonist devleti iledir. Siyonist İsrail devleti dünya emperyalist kapitalizminin en saldırgan, en vahşi, en insanlık dışı devletlerinden olup; bütün olarak emperyalist kapitalizm ortadan kalkmadıkça Siyonist İsrail devletleri de ortadan kalkmayacaktır. Aynen Türk Sömürgeci Faşist Devleti gibi.
Davos’ta efelenen ve şovda ne derece başarılı olduğunu gösteren RTE; şimdiler de Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla asla ilişkilerini kesip askıya alamayacağı İsrail’e karşı 5 maddelik yaptırım kararı almış güya. Bu kararların uygulanamazlığı ve de asla yaşama geçirilemeyeceği dünden bellidir. Zira ABD emperyalizmi ve İsrail ile geçmişten bugüne ilişkiler düşünüldüğünde bu kararlar ve adımların da şov olduğu görülecektir.
Ve fakat bu çerçeve içinde kalıp; olayın sadece bu boyutu görülürse kesinlikle eksik yönler kalacaktır. Her ne kadar işin içinde TC’nin BOP gereği sözde liderlik görevinin teyidi ile içte sıkışma, Kürtlere karşı gittikçe büyütülen savaş, Güney Kürdistan’ın sürekli bombalanması ve orada yerleşmiş kara birliklerinin varlığının ortaya çıkması dolayısıyla “GÜNDEM DEĞİŞTİRME” söz konusu da olsa; danışıklı dövüş içinde diğer yandan Akdeniz’in Doğusunda enerji kaynakları üzerinden yürüyen bir aşağıdan savaşın, hakimiyet mücadelesinin de yansımaları olduğunun da görülmesi lazımdır.
Zira Gazze’de ve çevresinde yer altı doğalgaz kaynaklarının olduğu, Güney Kıbrıs merkezli tartışmalar ile Güney Kıbrıs’ın bu yöndeki adımlarının baltalanmasında bunun rolü olduğu biliniyor. Doğu Akdeniz’in hem enerji kaynakları, hem Ortadoğu ve hem de Ön Asya’da ulaşımda taşıdığı rol de buna eklenince kavganın çıkar ve hakimiyet mücadelesi olduğunun altının çizilmesi özellikle gereklidir.
Zira Türk sömürgeci faşist diktatörlüğünün İsrail ve Filistin sorunlarında bugüne kadar İsrail yanında yer aldığı; söylemi ile eyleminin farklı olduğu gün gibi açık bir gerçektir. Ekonomik, askeri, diplomatik, kültürel, sosyal vs ilişkilerini ister gizliden, isterse açıktan yürütmüşlerdir her daim. Nitekim Davos Şovu sonrasında güya kesilen ilişkilerin, sonrasında gündelik basın tarafından da ifşa edildiği üzere gizliden sürdürüldüğü görülmüştü. Bu bağlamda gerek geçmişten bugüne ilişki temelleri, gerekse de orta-uzun vadede çıkarları gereği bu iki ülke birbirine uzun süre “düşman” asla olamaz. ( Ülke derken ülkeyi yöneten egemenler ve onların ardındaki sermayeden söz ettiğimizin bilinmesini isteriz) İsrail Siyonizmi ile türk sömürgeci faşist rejiminin kaderleri ve gelecek kurguları aynı rotadadır. Birbirlerine ihtiyaçları yaşamsaldır.
BM’in Mavi Marmara gemisi baskını dolayısıyla yazacağı raporun İsrail lehine çıkacağı kesinken ve hemen herkes tarafından bilinirken; neden sızdırılıyor şimdi ve bu çerçeve içinde şov planlanıyor? Sızdırma işleminin zamanlaması bu bağlamda oldukça önemlidir.
Suriye çevresinde kuşatma daraltılıyor emperyalistler ve onların yerli uşakları tarafından. İran üzerinden dünya halkları tehdit ediliyor ve sıraya alınıyor. Halkların, dünya proletaryasının düşmanı olan NATO’nun füze kalkanları inşa ediliyor. Kumandası Almanya’da olan Füze Kalkanının Radarı ise ilginç bir biçimde İzmir’e konuşlandırılmak isteniyor.
Libya’nın işgali hemen neredeyse tamamlandı; yeni yeni açığa çıkarılan belgelere göre Kaddafi ile ABD istihbaratı ile İngiliz İstihbaratı sürekli görüşürlermiş! Bu bilgi bize hiç ilginç gelmediği gibi; emperyalizmin kendi evlatlarını bile çıkarları gereği heba edeceğinin de bir kanıtıdır. Zira El Kaide’yi kuran, kurduran CIA ve onun ajanıdır. İşleri bittiğinde de kendi ajanını Pakistan’da katleden de kendisidir.
Enerji savaşlarının Ortadoğu’nun en önemli pratik egemenlik mücadelesinin kaynağı olduğu düşünülürse, bu egemenlikte oynadığı siyasal rol kadar onun ekonomik meyvelerini de almak isteyen Türk Sömürgeciliğinin bu girişimi, adımlarının orta-uzun vadede sonuç alıcı olacağını söylemek, inandırıcı bulmak olanaksızdır.
Diğer yandan Kürdistan’da ve Anadolu’da Kürtlere karşı yürütülen kirli savaşın derinleştirildiği şu günlerde Kürtlere gösterilmeyen hoşgörünün, onların taleplerine karşı ilgisizliğin ötesinde karşı savaşın; söz konusu Gazze ve Filistin olduğunda bu kadar yandaş olması inandırıcı olamaz. Bu ikiyüzlü ve iğrenç politika geçmişten bugüne sürmeye devam ediyor. Kürtlere aslan kesilen Türk sömürgeciliği; iş İsrail Siyonizmine gelince kediye dönüveriyor.
Türk Sömürgeci faşist rejiminin bu “aslan kükremesinin” ardında “kedi miyavlaması” yatmaktadır. Çıkarları birbirinden ayrı ele alınamayacak, bölgede Amerikan Jandarması olarak bilinen iki faşist-sömürgeci-ırkçı devletin gerçekte birbirlerine girmeleri, savaşmaları olanaklı değildir. Olsa olsa ikili rollerde yukarıda-aşağıda olanı belirleyen bilek güreşleri olabilir. Bunun da sınırlarını belirleyen çıkarları, tasmaları ellerinde bulunduran emperyalist güçlerin konuya yaklaşımları, rol dağıtımları vs bölgesel etkinlik düzeyidir.
Türk sömürgeci faşist rejimi aynen Davos’ta olduğu gibi şov peşindedir. Arap Baharının üstüne kara bir bina inşa etmeye dönük adımlardır attığı. Pastadan pay alma savaşında dişlerini göstermektedir. Ama bilinmelidir ki, ipleri ellerinde bulunduran ABD emperyalizmi, onun örgütleri NATO, BM ve onların 60 yıllık İsrail Devletini yaşatma çabalarıdır.
Türk sömürgeci faşist rejiminin inandırıcı, samimi olması olanaklı değildir. Eğer samimi olunsa, gerçekten ciddi bir tavır alınmış olunsa İsrail ile tüm ilişkilerin kesilmesi, tüm anlaşmaların iptal edilmesi, tüm bağların ortadan kaldırılması lazımdır. Bunu yapabildiğinde Türk sömürgeciliği ancak inandırıcı olabilir. Askeri-ekonomik ilişkilerinin yarısından fazlasının Türkiye üzerinden yapıldığı İsrail ve bundan faydalanan TC’nin bunu yapabilmeleri hem bu nedenlerden ve hem de yukarıda izah edilen gerekçeden dolayı olanaksızdır.
RTE ve Türk sömürgeciliğinin bağırış, çağırış, naraları, savaş şovları vs kesinlikle göz boyama, gündem değiştirme, bilek güreşinde şov amaçlıdır. Hem içte ve hem de dışta gerçek olan budur.
Diğer yandan Anadolu halkları, Arap Halkı ve Dünya halkları ile proletaryasının İsraillilerle, İsrail proletaryası ile bir sorunu yoktur ve de olamaz. Dünya Halklarının ve proleterlerinin sorunu İsrail Siyonist devleti iledir. Siyonist İsrail devleti dünya emperyalist kapitalizminin en saldırgan, en vahşi, en insanlık dışı devletlerinden olup; bütün olarak emperyalist kapitalizm ortadan kalkmadıkça Siyonist İsrail devletleri de ortadan kalkmayacaktır. Aynen Türk Sömürgeci Faşist Devleti gibi.
04.09.2011
Mahmut Halil CAN ( Sendiren )