EMPERYALİST SALDIRGANLIĞIN YENİ HEDEFİ İRAN
Bugün Fransa Cumhurbaşkanı açıktan ve alenen İran’ı saldırmakla tehdit etti. Sözde Arap Baharı adını verdikleri ve ağabeyleri ABD’nin BOP’unun gereği olarak Mısır, Tunus, Cezayir ve ardından Libya ile devam eden; kendi uşakları Kaddafi’yi süren emperyalist kapitalistler son olarak Suriye’ye el attılar. Suriye’yi aylardır iç savaşla boğuşturan emperyalistler; kendilerince son kale olarak gördükleri İran’ı tehdit ediyorlar şimdi de. Sırada İran’ın olduğu kesinlikle öncesinde belli idi.
Türkiye bu savaşın bir parçası haline getiriliyor habire. Suriye süreci ile öne çıkarılan Türkiye, İran’a saldırı ile birlikte daha da öne çıkacaktır. Zira Kürt Sorununda savaş çığırtkanlığının, savaş tamtamları ile artan cenazelerin de bu savaşın tarafı olmakta hiçte kaçınmacı olmayacağı açıkça görülmektedir. Zira her bakımdan BOP uşağı ve eş başkanları savaş çığırtkanlığında sınır tanımıyorlar.
Bu anlamda Sarkozy’nin aşağılık savaş şantajı temelsiz asla değildir. Ve de büyük ağabeyin talimatı ve onayında olduğu açıktır. Zira Libya deneyimi emperyalist koalisyona daha da cesaret verdi biliniyor. Dünya ölçeğinde sınırlı sayıda komünist devrimci güçler dışında bir protesto, karşı duruş gerçekleşmedi bu açıktan emperyalist işgal ve Libya halkının katledilmesine dönük olarak. Doğaldır ki, emperyalist koalisyon bu deneyimden ve de psikolojik üstünlükten yararlanarak, zaman yitirmeden Suriye ile İran’ı da “dize getirmeye” çalışacaktır.
Bu yeniden organizasyon hareketinin temeli yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarının-başta petrol olmak üzere- egemenliğini pekiştirmek, karşı duranları dize getirmek, bölgesel ve evrensel hakimiyetini göstermektir. Emperyalist koalisyonun ağa babası ABD emperyalizminin Ortadoğu ve Büyük Afrika projesinin ifadesi olan BOP; bu çerçevede ele alınmalı, taktik ataklar bu anlamda yorumlanmalıdır.
Bu emperyalist saldırganlık artarak, boyutlanarak, daha da dalgalarını büyüterek çığ gibi olacaktır. Dünya Barış Günü’nde bile ortalık kan gölünden geçilmiyor. Emperyalist kapitalizm olduğu sürece de savaşlar, ölümler, katliam ve kıyımlar olacaktır kesinlikle.
Suriye ve İran gerek İsrail Siyonizmi ve gerekse de ABD emperyalizmi açısından bölgesel hakimiyetin önündeki engellerdir. Bu engellerin gerek içerden ve gerekse de dışarıdan müdahalelerle aşılmak istendiği açıktır. Suriye’de içten başlatılan süreç, gerek emperyalist merkezlerin tehditleri ve gerekse de bölgesel güçler olan başta Türkiye’yi sürece dahil ederek lehine sonuçlanmasını dayatacaktır.
İran açısından da benzer bir politik hat izleneceği görünüyor. Tehditlerle savaş kışkırtıcılığı, gövde gösterileri, ardından içerden pozisyonlamalar, iç ortam yaratma çabaları ve ardından direkt-indirekt saldırıları gündeme taşımak isteyeceklerdir. Bu savaşın kan, gözyaşı, kıyım, katliam, halkların birbirine boğazlatılması vs demek olduğunu ise tartışmaya gerek bile yok. Bölge ve dünyaya karşı açıktan meydan okuma, halkları yok sayma demek olduğunu yinelemeye gerek bile yok.
Anadolu coğrafyasının ve halklarının da bu savaşa dahil edileceği, planın içinde bunun da olacağını söylemek kehanet değildir. Dünya proletaryası ve Anadolu proletaryasının bu emperyalist saldırganlığa karşı direniş mevzileri oluşturup; emperyalist savaşa karşı devrimci iç savaşı büyütmeleri insani, özgür, adil-eşit bir dünyanın anahtarıdır.
Emperyalist kapitalizmin insani, özgür, savaşsız, sömürüsüz bir dünya vermeyeceği; tam tersini ise gündelik yaşamın kendisi yaptığını görmeyen, duymayan, bilmeyen kalmadı ve fakat bilince çıkarılamadı. Komünist devrimciler daha da öne çıkıp geniş yığınları örgütlemek, bilinçlendirmek, savaşa karşı devrimci iç savaşı kızıştırmak zorundadırlar. Özgürlük, sosyalizm ve devrimin başkaca yolu, seçeneği yoktur. Kurtuluş, devrimde, özgürlük ve sosyalizmdedir.
01.09.2011
Mahmut Halil CAN ( Sendiren )
Bugün Fransa Cumhurbaşkanı açıktan ve alenen İran’ı saldırmakla tehdit etti. Sözde Arap Baharı adını verdikleri ve ağabeyleri ABD’nin BOP’unun gereği olarak Mısır, Tunus, Cezayir ve ardından Libya ile devam eden; kendi uşakları Kaddafi’yi süren emperyalist kapitalistler son olarak Suriye’ye el attılar. Suriye’yi aylardır iç savaşla boğuşturan emperyalistler; kendilerince son kale olarak gördükleri İran’ı tehdit ediyorlar şimdi de. Sırada İran’ın olduğu kesinlikle öncesinde belli idi.
Türkiye bu savaşın bir parçası haline getiriliyor habire. Suriye süreci ile öne çıkarılan Türkiye, İran’a saldırı ile birlikte daha da öne çıkacaktır. Zira Kürt Sorununda savaş çığırtkanlığının, savaş tamtamları ile artan cenazelerin de bu savaşın tarafı olmakta hiçte kaçınmacı olmayacağı açıkça görülmektedir. Zira her bakımdan BOP uşağı ve eş başkanları savaş çığırtkanlığında sınır tanımıyorlar.
Bu anlamda Sarkozy’nin aşağılık savaş şantajı temelsiz asla değildir. Ve de büyük ağabeyin talimatı ve onayında olduğu açıktır. Zira Libya deneyimi emperyalist koalisyona daha da cesaret verdi biliniyor. Dünya ölçeğinde sınırlı sayıda komünist devrimci güçler dışında bir protesto, karşı duruş gerçekleşmedi bu açıktan emperyalist işgal ve Libya halkının katledilmesine dönük olarak. Doğaldır ki, emperyalist koalisyon bu deneyimden ve de psikolojik üstünlükten yararlanarak, zaman yitirmeden Suriye ile İran’ı da “dize getirmeye” çalışacaktır.
Bu yeniden organizasyon hareketinin temeli yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarının-başta petrol olmak üzere- egemenliğini pekiştirmek, karşı duranları dize getirmek, bölgesel ve evrensel hakimiyetini göstermektir. Emperyalist koalisyonun ağa babası ABD emperyalizminin Ortadoğu ve Büyük Afrika projesinin ifadesi olan BOP; bu çerçevede ele alınmalı, taktik ataklar bu anlamda yorumlanmalıdır.
Bu emperyalist saldırganlık artarak, boyutlanarak, daha da dalgalarını büyüterek çığ gibi olacaktır. Dünya Barış Günü’nde bile ortalık kan gölünden geçilmiyor. Emperyalist kapitalizm olduğu sürece de savaşlar, ölümler, katliam ve kıyımlar olacaktır kesinlikle.
Suriye ve İran gerek İsrail Siyonizmi ve gerekse de ABD emperyalizmi açısından bölgesel hakimiyetin önündeki engellerdir. Bu engellerin gerek içerden ve gerekse de dışarıdan müdahalelerle aşılmak istendiği açıktır. Suriye’de içten başlatılan süreç, gerek emperyalist merkezlerin tehditleri ve gerekse de bölgesel güçler olan başta Türkiye’yi sürece dahil ederek lehine sonuçlanmasını dayatacaktır.
İran açısından da benzer bir politik hat izleneceği görünüyor. Tehditlerle savaş kışkırtıcılığı, gövde gösterileri, ardından içerden pozisyonlamalar, iç ortam yaratma çabaları ve ardından direkt-indirekt saldırıları gündeme taşımak isteyeceklerdir. Bu savaşın kan, gözyaşı, kıyım, katliam, halkların birbirine boğazlatılması vs demek olduğunu ise tartışmaya gerek bile yok. Bölge ve dünyaya karşı açıktan meydan okuma, halkları yok sayma demek olduğunu yinelemeye gerek bile yok.
Anadolu coğrafyasının ve halklarının da bu savaşa dahil edileceği, planın içinde bunun da olacağını söylemek kehanet değildir. Dünya proletaryası ve Anadolu proletaryasının bu emperyalist saldırganlığa karşı direniş mevzileri oluşturup; emperyalist savaşa karşı devrimci iç savaşı büyütmeleri insani, özgür, adil-eşit bir dünyanın anahtarıdır.
Emperyalist kapitalizmin insani, özgür, savaşsız, sömürüsüz bir dünya vermeyeceği; tam tersini ise gündelik yaşamın kendisi yaptığını görmeyen, duymayan, bilmeyen kalmadı ve fakat bilince çıkarılamadı. Komünist devrimciler daha da öne çıkıp geniş yığınları örgütlemek, bilinçlendirmek, savaşa karşı devrimci iç savaşı kızıştırmak zorundadırlar. Özgürlük, sosyalizm ve devrimin başkaca yolu, seçeneği yoktur. Kurtuluş, devrimde, özgürlük ve sosyalizmdedir.
01.09.2011
Mahmut Halil CAN ( Sendiren )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder