3 Ocak 2012 Salı

TMT, EOKA TÜRK VE YUNAN KONTRGERİLLA HAREKÂTININ SONUCU KIBRIS ÇIKMAZI


Kıbrıs Cumhurüyeti Başkanı Dimitris Hristofyas MMO’da düzenlenen yeni yıl balosunda Kıbrıs sorununun kanserleştiğini söyledi, Rum siyasilere, Türkiye’ye ve kuzey Kıbrıs’taki yönetime çattı. Hristofyas “Türkiye’nin Kıbrıs sorununun çözümünde uzlaşmaz tavır sergilediği” belirterek şunları dile getirdi:
“Maalesef Türkiye Kıbrıslı Türkleri hiç dikkate almıyor, güya onların güvenliği bahanesiyle Ada’mızı istila etti ve toprağın yüzde 37’sini işgalinde bulunduruyor. Türkiye Kıbrıslı Türkleri ikinci sınıf vatandaş görüyor ve bu nedenle karga-tulumba on binlerce yerleşiği taşıyarak; yalnız Kıbrıslı Türkler açısından değil Kıbrıs’ın özgürlüğü açısından da Kıbrıs’ın demografik yapısını değiştiriyor. Türk Başbakan’ın hedefi; işgal bölgelerinin nüfusunu özgür bölgelerin nüfusuyla eşitleyecek kadar yerleşiği karga-tulumba taşımak gibi görünüyor. Bu da trajediyi, özellikle Kıbrıslı Türk vatandaşlarımız açısından çok daha kötüleştiriyor, zorlaştırıyor ve ağırlaştırıyor.”

  Konuşmasında MMO’nun da birlik içerisinde olması gerektiğine işaret eden Hristofyas hükümet olarak MMO’nun yanında olduklarını belirtti ve “Milli Muhafız Ordusu olmasa Türkiye cirit atardı” dedi. 3 Ocak 2012, Salı 11:59
http://www.gelecekgazetesi.net/

TMT, EOKA TÜRK VE YUNAN KONTRGERİLLA HAREKÂTININ SONUCU KIBRIS ÇIKMAZI



Kıbrıs Adası üzerindeki egemenlik mücadelesi; Türk ve Yunan kontrgerilla teşkilatları ile Yunan ve Türk ırkçı-faşist hareketinin gelişiminde kritik bir rol oynamıştır. Zaten Türk devlet geleneğinde kontrgerilla gerçeği ve rolü kesinlikle var iken; ama Osmanlı’dan miras alınmış geleneklerinin üzerine modern bir kontrgerilla örgütünün inşa edilmesi süreci NATO ile birlikte gerçekleşmiştir. Aynı olgu Yunan kontrgerillası açısından da geçerlidir.

Bu anlamda gerek Türk ve gerekse Yunan egemenlik mücadelesinin Kıbrıs durağı bu iktidar ve savaş sürecinde denenmesi olanağı olmuştur her iki devlet açısından. Bir bakıma Kıbrıs adası her iki devlet tarafından bir deney olarak kullanıldı mücadeleleri bakımından. Elbette başta İngiltere olmak üzere ABD emperyalizmini de sürecin içine dahil etmek gereği açıktır.

Kıbrıs deneyinin üzerine oturtulan kontrgerilla gerçeği ve devletleştirilmesi sonucudur ki; hem Kıbrıs halkları birbirinden uzaklaştırılıp egemenlik mücadelesi düşmanlaşma üzerine kuruldu, ada parçalandı ve hem de oradan-deneyden öğrenen Türk ve Yunan kontrgerillaları bu deneyi daha sonra ana kıtalarında da uyguladılar, darbeler örgütleyip yaşama geçirdiler.

Şimdiler de Türk kontrgerillasının kurucularından ve şeflerinden olan Sabri Yirmibeşoğlu’nun açıklamalarından anlaşılacağı gibi Adada savaş, düşmanlık, iktidar mücadelesi ve adayı parçalamak için camileri bile yakmış Türk kontrgerillası. Aynen 6-7 Eylül provokasyonunda “Selanik’te Atatürk’ün evi bombalandı” balon haberinden sonra örgütlü bir Ermeni-Rum pogromu yaşattıkları gibi.

Nitekim önce Türkiye’de ve sonrasında da Yunanistan’da faşist darbelerin hazırlanması, yapılması sürecinin aktörlerinin yetiştirildiği yer Kıbrıs adasıdır. Kıbrıs’ta yetişmiş kontrgerilla çekirdek kadroları hem ana kıtalarda ve de hem de dünyanın değişik yerlerinde kontrgerilla taktikleri ile faşist devletlerinin ömrünü uzatmışlardır. Sabri yirmibeşoğlu’nun bu yaşamdan giderayak yaptığı itirafların gerçeklerin onlarca yıldır bizler tarafından ifade edilmesinin tasdikidir, başka bir şey değil.

Yine Türk ve Yunan halklarının düşmanlaştırılma sürecinin başlangıcı Osmanlının parçalanışı ile bağımsız devletler haline gelinmesinin yanında emperyalist birinci paylaşım savaşında İngiltere’nin baskısıyla Yunan hükümetinin Anadolu’yu işgali ve pratik savaş içinde olmak gibi görünse de; esasında bu derin ayrışmayı, düşmanlık tohumlarının atılışını derine taşıyanın Kıbrıs adası ve paylaşımı ile yaşanan iğrenç kontrgerilla savaşlarıdır.

Zira Türk kontrgerillasının ABD ile modernizasyonu sonrası ilk büyük eylemidir 6-7 Eylül pogromu. Provokasyonu, yok edim harekâtı.

Bir diğer önemli yan ise; Kıbrıs üzerinden girişilen ırkçı-faşist-şovenist dalga ile milliyetçi-ırkçı-faşist sivil yapılar yerleşik hale getirilmişlerdir. Elbette ki kontrgerilla ve devletin öncülüğü ve yöneticiliğinde. Kıbrıs Adası politikaları ekseninde geliştirilen ırkçı-faşist-şoven alt yapı sivil militarist örgütlenmeleri de sonucunu da üretmiştir kapsamlı olarak. 

Zira ırkçı-şoven-faşist hareket Kıbrıs Sorununu bahane ederek saldırılar düzenlemiş, kitleselleşmek için kullanmış, toplumsal kaşıma işine soyunmuştur. Bu elbette Yunanistan açısından da benzer bir sürece denk gelmektedir olağan olarak. Zira kontrgerillaların serpişmesine paralel olarak sivil faşist hareketin güçlenmesini gözlemlemek olasıdır.

Türk ve Yunan kontrgerillaları ile kapitalistleri-ipleri ellerinde bulunduran emperyalist merkezlerin Kıbrıs sorununu çıkmazsa sürüklemekten, halkları daha da uzaklaştırmaktan başka bir sonuç üretmelerini beklemek olanaklı değildir. Zira her iki taraf kontrgerillası ve devleti ile emperyalistler bu bölünmüşlük, düşmanlık ve açık-gizli savaştan nemalanmakta, beslenmektedirler. Kendi bindikleri dalları kesmeleri düşünülemez bile.

Zaman zaman sözde barış-birlik görüşmeleri ile halkları umutlandırma, umutlarını tüketme eylemlerine son verecek Halkların birlik-kardeşlik ve ortak mücadelesiyle her iki taraf egemenlerinin defidir. Özgürlük ve sosyalizm mücadelesidir halkları-emekçileri kardeşleştiren. Onun da yolu bu düzenin ortadan kaldırmaktır. Kontrgerilla devletlerinin tasfiyesidir.


26.09.2010



Mahmut Halil CAN ( Sendiren )


http://ateshirsizi.com

http://www.ateshirsizi.tr.cx
_______
Kontrgerilla ABD'de eğitim gördü

1/4/2010

İSTANBUL (04.01.2010)- Kontrgerilla üssünde aramalar sürerken, kontrgerillanın tarihsel arka planları da deşifre olmaya devam ediyor. Özel Harp Dairesi'nin ilk 16 kişilik ekibi ABD'de eğitim gördü. Hepsi 27 Mayıs darbecisi. Bunların arasında Alparslan Türkeş, Turgut Sunalp da vardı.
İkinci Dünya Savaşı'nın hemen ardından, emperyalist blokun hakim olduğu ülkelerde gizli orduların kurulması çalışmalarına başlatıldı. ABD ve İngiltere öncülüğünde yürütülen bu planla, güya Sovyetler Birliği işgaline karşı direnecek eğitimli subay yetiştiriliyordu. Amerikan yörüngesine giren ve tampon bölgede bulunan Türkiye'nin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Salih Omurtak, 5 Ekim 1947'de bu ülkeye gitti. Bu ziyaretin hemen ardından, Türk subayların ABD'de komünistlere karşı kontrgerilla eğitimi alması uygulamasına başlandı. Özel harp eğitimi alacak ilk 16 kişilik ekip ABD'ye gönderildi.
Öldürme, sabotaj eğitimi
1948 yılının başında Amerika’ya giden bu ekip, özel harp eğitimini Amerikan Kara Harp Akademisi’nde gördü. Bir taraftan teorik olarak nasıl siyasete yön verecekleri anlatılırken, diğer taraftan gerilla eğitimi veriliyordu. Patlayıcılar dâhil her türlü silah kullanılması eğitimi de vardı. Subaylar eğitimin devamını ise Georgia’daki Amerikan Piyade Okulu’nda görüyorlardı. Eğitimin son üç aylık evresi çok önemliydi çünkü bu bölümde adam öldürme, sabotaj ve bomba yerleştirme teknikleri öğretiliyordu.
Özel harp eğitimi alan bu ekipte ileriki yıllarda Türkiye tarihine damga vuracak subaylar vardı. Bu subayların adı darbeler döneminde ön plana çıktı. Ekipteki kilit subaylar şu isimlerden oluşuyordu: Alparslan Türkeş, Turgut Sunalp, Daniş Karabelen, Ahmet Yıldız, Mucip Ataklı, Suphi Karaman, Faruk Ateşdağlı, Refik Tulga. Rütbeleri teğmenlik ile albay arasındaydı değişiyordu.
Özel Harp'e darbe ayarı
ABD’de özel harp eğitimi alan 16 kişilik ekip içinde sadece Daniş Karabelen Özel Harp Dairesi’nin kurulmasında aktif görev aldı. Türkeş ve diğer subaylar Özel Harp’in kurucusu değil. Sadece Özel Harp’in kamplarında öğretmenlik yaptılar; ABD’de öğrendikleri teknikleri subaylara öğrettiler.
27 Mayıs 1960 darbesiyle birlikte Orgeneral Cemal Gürsel liderliğinde Milli Birlik Komitesi, ordu içinde büyük bir tasfiye hareketi başlattı. 235’i general ve amirallerle birlikte dört bin subay emekli edildi. Özel Harp Dairesi Başkanı tümgeneral Daniş Karabelen de emekliye sevk edilen generaller arasındaydı. Bu dairede görev yapan 10 subay daha emekli edildi. 27 Mayısçılar Özel Harp Dairesi’nin başına bir süre kimseyi atamadı, birkaç ay sonra ise kurmay albay Faruk Ateşdağlı dairenin yeni başkanı oldu. ABD’ye giden ilk 16 kişilik özel harp ekibi içinde yer alan Ateşdağlı, darbeci subayların en aktif isimlerinden biriydi.
Darbeden sonra siyasete
Ekipteki isimlerin büyük çoğunluğunun ortak özelliği 27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi’nde yer almaları. İki isim hariç; Daniş Karabelen ve Turgut Sunalp.
Albay Daniş Karabelen, ABD dönüşünde önce tuğgeneralliğe terfi etti sonra da Özel Harp Dairesi’nin başına atandı. Turgut Sunalp ise Kıbrıs Türk Alayı’nın komutanlığına atandı. Bu alayın ilk komutanı oldu. Kıbrıs, kontrgerillanın önemli üslerinden biri olma özelliğini sürdürüyor. 12 Mart 1971 darbesinde etkin bir subaydı. İstanbul Sıkıyönetim Komutanı Faik Türün’ün yardımcılığını yaptı. Sunalp, Genelkurmay 2. Başkanı iken emekli oldu. 12 Eylül döneminde de darbeciler için parti kurdu.
ABD’de kontrgerilla eğitimi alan 16 subayın 14’ü ise 27 Mayıs darbesini gerçekleştiren ekipte yer aldı ve Alparslan Türkeş hariç hepsi ‘solcu’ olarak pazarlandı. Çoğu, 38 kişilik Milli Birlik Komitesi üyesiydi. Hemen hepsi daha sonra Meclis'e milletvekili veya senatör olarak girdi. Refik Tulga, İstanbul Valiliği ve Belediye Başkanlığı da yaptı.

www.atilim.org
__

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder