KEMERLER NEREDE SIKILIR
TC’nin almış olduğu karar gereğince, ada parçasında, ekonominin geldiği yer bakımından kemer sıkmanın kaçınılmaz bir gereklilik olduğu karar altına alınmıştı. Geçmişte de bu ve buna benzer ekonomik tedbir paketleri güncelleştirilmişti.
Ada parçasına yönelik olarak Türkiye devlet politikasında alınan ekonomik önlemlerin tümünde paketlerin dışında kalan/bıraktırılan iki alan vardır.
Ada parçasında ki asli halkın Türkleştirilmemsi ve İslamlaştırılmasına yönelik, parçada ki örgütlenmelerin yapmış olduğu ve yapacağı giderlerin bu ekonomik önlemler paketinin içerisinde olmadığıdır.
Türkleştirme ve İslamlaştırma; TC devletine tarihinden/geçmişinden miras kalan ve bu günde aynı kararlılıkla uygulanan politikaların dokunulmazlık halidir.
TC devletinin doğumuna vesile olan, Osmanlı devlet geleneklerinin bu günde döneme uygun yenilenerek aynı özle, bu konuyla ilgili olarak politikalarının yürürlülüğü devam ettirilmektedir.
Osmanlı; toprak fethetme savaşlarında, kendisine kattığı/bağladığı yerlere mutlaka Müslüman nüfus taşımaktadır. Yine aynı zaman diliminde Osmanlı gayri müslim tebasından düzenli olarak gençleri toplayarak bunları Müslümanlaştırmak ve Osmanlılaştırmak için devşirme okullarında eğitime tabi tutmaktadır.
Osmanlı devleti; toprak edinme savaşlarından sonra kendisine kattığı yeni alanlara Müslüman topluluklar göndererek/ihraç ederek, bu topraklar üzerinde nüfus alanında da güç odakları yaratmakta ve bu odaklar üzerinden yeni Müslüman topluluklar yaratmaktadır. Ve buradan da topladığı genç insanlarla hem Osmanlı asker kaynağı yaratmakta hem de devşirme yönteminin sonucu olarak gayri müslüm tebayla kan bağlı ilişki yaratmakta idi. Burada yaratılan bu ilişki biçiminin rızaya dayanıp dayanmaması olgunun belirleyicisi değildir.
Böyle bir geleneğin mirasçısı olan TC devleti de, ilişkide olduğu ya da işgal altında tuttuğu alanlarda Müslümanlaşmayı, Hanefi-İslam yaşam anlayışını odak haline getirmeyi esas aldı. Kaldı ki, ülke sınırları içerisinde farklı dinlerden mezheplerden olan topluluklara bile başta Diyanet Başkanlığı olmak üzere, yasal ve yasadışında(!) bulunan dini cemiyetlere, cemeatlara imkanlar ve politikalar oluşturarak, bu işi halen bile yapmaktadır.
Hanefi-İslam din anlayışı egemen kılınmaya çalışılırken, aynı zamanda bu Türkçülük ile taçlandırılmaktadır.
Ada parçasında, bu politikalarını ana çalışma meselesi yaparken TC devleti; kendisinin aktarımı olan eğitim kurumları aracılığıyla da bu işe entelektüel karakter katmaktadır.
Dolayısıyla, ada parçasındaki diyanet kurum etkinliklerinin ve eğitim kurum etkinliklerinin ana amacı; burada ki asli halktan Türklüğe iliştirilmiş farklı bir ‘halk’ yaratmaktır.
Bu politikalar bu şekilde hayata geçirilirken, bunlar, işgal sonrası politika uygulamalarıdır.
TC devletinin Kıbrıslıtürkler politikasına baktığımızda çok daha evveliyata sahip olduğunu rahatlıkla görebiliriz. Ada ya gönderilen öğretmenler(!) ve ders kitaplarıyla ada da Türkçülük politikası yapılmaktadır. Aynı zamanda üniversite tahsillerini yapmak için TC üniversitelerinde sağlanan kolaylıklarla, geleceğine payandacılık yapacak olan devşirilmiş unsurlar yaratılmaya çalışılmıştır.
Hal böyle olunca, ada parçasında dayatılan ekonomik önlemler ve kemer sıkma politikalarından bu alanda kısıtlamalar yapılmaması amaç hedeflerinin gerekliliğidir.
Tüm alanlarda olduğu gibi, bu alanda da politika belirleyici konumunda olan TC devleti; politikalarının tümünde, ada parçasının özgün kimliğinin yok edilmesine, eritilmesine yönelik harcamalardan kaçınması, onun ana politikasını terk etmesi anlamına geleceğidir.
Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Hanefi-İslam ve Türkçülük politikası anlayışının egemen olması için yapılanlar, devamlılıklar sağlanarak uygulanacaktır.
“KKTC” bütçesinin kısıtlanmayan en önemli iki faslı bunlardır.
ALİ SARITEPE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder