KIBRIS İŞGAL VE İLHAKINDA YENİ AŞAMA, SAT KURTUL
Sömürgeci faşist TC, “anavatan”da uyguladıklarını, “yavru vatan”da da bir süredir uygulamaya çalışıyor. Sömürgeci faşist TC’ye karşı direniş gösteren Kıbrıslılara karşı da aynen TC’de uyguladığı taktikleri denemeye “gayret ediyor”. Bir yandan özelleştirme, taşeronlaştırma ve de sınıf güçlerini örgütsüzleştirme operasyonları devreye girerken; diğer yandan da mücadeleci güçleri itibarsızlaştırma psikolojik savaşını da öne çıkarıyor. Zira Beşir Atalay’ın açıklamaları buna bariz bir örnek teşkil etmektedir.
Kıbrıs’ın işgalinin 38. Yılına girmiş olması ve sömürgeciliğe karşı direnişinde hemen hemen aynı yaşta olması tesadüfi değildir. Her ne kadar ilk yıllardaki umutvar “bekleyiş” içinde tavsamalar var idiyse de zaman içinde çıplak gerçekler kendini kör göze bile göstermiş bulunuyor. TC’nin sorununun Kıbrıs Halkları olmayıp, oranın stratejik ve konumsal önemi doğrultusunda olduğu her geçtiğimiz gün daha bir açığa çıkıyor.
Yıllar önce yazdığımız bir yazının başlığı idi sorunu ve kendisini anlatan. “Yavru Vatanın Kurtuluşu mu, Esareti mi”. Bu başlık esasen Kıbrıs gerçeğinin somut bir dışavurumudur. Zira Kıbrıs’ı işgal, ilhak Kıbrıs Halkları ve emekçilerine bırakınız kurtuluşu; esaret, bağımlılık, zorbalık, düşmanlık vs getirmiştir. Bu apaçık gerçeğin son yıllardaki yansıması ise daha bir açıkça yaşanır olmuştur. AKP hükümeti ve onun yağmacı, talancı zihniyeti Kıbrıs Halkları ve Kıbrıs’ın “satışı” üstünden yürümektedir. Özelleştirme, taşeronlaştırma, mülteci akını yaratma, dini değerleri kullanma vs AKP ile birlikte daha bir saldırganlıkla işlenmeye başlanmıştır.
Yine toplumsal muhalefet güçlerine karşı daha bir azgın faşizan saldırı dalgası trendine girilmesi de bunun ayan beyan göstergeleridir. Miting ve gösterilere saldırılar, tutuklama terörleri, faşizan saldırılar, örgütlenme ve mücadele haklarına karşı acımasız saldırganlık vs bu yolun nerede olduğunu gösteriyor zaten.
38 yıldır sömürgeci zulüm altında inletilen Kıbrıs Halklarının şimdiye kadar makyajlanan durumla, örtülü ödeneklerle beslenen, sözde yürüyor gözüken sisteminin çuvallamasıyla birlikte Kıbrıs Halklarına reva görülmek istenen daha fazla yoksullaşma, örgütsüzleşme, sendikasız çalışma, kazanılmış haklarının gaspına sessiz kalma vs dir. Beşir Atalay bunu apaçık itiraf etmiştir.
Kıbrıs’ın işgal ve ilhakının yıldönümünde bu saldırıların yeni kisveler altında yürümesi şaşırtıcı olmadığı gibi beklenen bir olgudur. Kıbrıs’ın işgal ve ilhakının yıldönümü günlerinde gerek sömürgeciliğe, gerekse de onun her biçimine karşı direniş ve mücadele büyümek zorundadır ve de büyüyecektir. Kıbrıs Halklarının kurtuluşu devrim, özgürlük ve sosyalizm mücadelesinde olmaya devam ediyor, edecektir.
Kıbrıs Halkları ve emekçileri açısından bu durum hiçte yadırgatıcı, beklenmeyen bir olgu değildir. Kıbrıs Halkları bu duruma yabancı olmadıkları gibi, bugüne kadar bu dayatmalara karşı onurluca direndiler, direnmesini bildiler ve bundan böyle de direneceklerdir. Anadolu Halkları, emekçileri, proletaryası ile Dünya proletaryası da Kıbrıs Halklarının onurlu mücadelesinin yanında omuz omuz olmaya devam edeceklerdir. Dün olduğu gibi bugün de “ KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA, YA HEP BERABER, YA DA HİÇ BİRİMİZ”.
15.07.2012
Mahmut Halil CAN ( Sendiren )
http://ateshirsizi.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder