12 Eylül 2014 Cuma

12 EYLÜL HALA YAŞIYOR.... TÜrkiye'de ve Sömürgeleri Kıbrıs ve Kürdistan'da da!

12 EYLÜL'ün Sömürgeleştirilen Kıbrıs'ın Kuzeyindeki İfadesi ,TC'NİN ‘’KKTC” ilanı-12 EYLÜL HALA YAŞIYOR!

12 Eylül 2012, 12:08
12 EYLÜL'ün Sömürgeleştirilen Kıbrıs'ın Kuzeyindeki İfadesi ,TC'NİN ‘’KKTC” ilanı


 http://bagimsizlikcephesi.blogspot.com/2012/04/kbrs-sorununa-baksmz-cozum-ve.html

(1) 12 Eylül darbecileri yürütme yetkisinin birkısmını sivil faşist hükümete devrederken ABD
emperyalistlerinin de onayı ile Sömürge Yönetimi olarak alt yönetimini oluşturan Kıbrıs'ın kuzeyindeki işbirlikçileri için TC'ye Kuzey Kıbrıs'ı da ekleyerek isimlendirdiği yönetimine 15 Kasım 1983'te “KKTC” ismini vermiştir.

KKTC ilanı sonrası Türkiye'deki 12 Eylül Anayasa'sının bir kopyası olan Sömürge
Yönetiminin anayasasını da taşıdığı nüfus dahil halka işbirlikçilerini de kullanarak onaylatmıştır.

“KKTC” İŞGALCİ Sömürgeci Kontrgerilla Cumhuriyeti TC'nin Kıbrıs'taki Örtüsüdür.
(2) İşgalci sömürgeci TC, Kıbrıs'ın kuzeyinde DOLAYLI sömürge yönetim biçimini kullanmakta ve bu yönetim biçiminde yerli önde gelen kişileri emrinde görevli olarak kullanmaktadır.
(a) Avrupa Sömürgeci Devletleri gibi TC de sömürgeleştirdiği Kıbrıs'ın kuzeyinde

Doğrudan yönetim yetkilerini sömürgedeki görevlisi Büyükelçisi ve ordu
komutanlarına kullandırmaktadır.

(b)Dolaylı Yönetim biçiminde ise,yerli siyasi önderlerden ,yüksek rütbeli sivil,polis
ve asker kişilerden yararlanmaktadır.

Çeşitli yönetici tiplerin sömürge yönetiminde görev almaları ile yerli halk bir ölçüde yerli görevlileri benimsemekte ve bu görevli yöneticiler TC devleti ve Ankara Hükümetlerine bağlılık gösterdiklerinden toplulukça da örnek alınmaktadırlar.

Yerli yöneticiler aracılığıyla sömürge yönetiminin daha olumlu sonuçlar aldığı,bu yönetim biçiminde daha az çaba gerektirdiği gibi,daha az para harcanmanmaktadır.

Dolaylı yönetim biçimi aynı zamanda sömürücü ülkeninin (TC) sömürge toplumun iç
sorunlarına olabildiğince direk muhatap olmaması nedeniyle oldukça yararını gördüğü yaşanan
gerçeklerle bir daha gözönüne serilmiştir.

Kıbrıs'ın kuzeyindeki işçi,emekçi halkın ve onun ileri unsurlarının yaşanılan ekonomik,sosyal,kültürel vb sorunlar karşısında ,demokratik haklarını kullanarak ortaya koydukları tepkileri karşısında, TC işgalci sömürge yönetimi, emrindeki siyasi yöneticiler ve silahlı,silahsız asker, polis,resmi ve sivil güçleri kullanarak, baskı,saldırı,tutuklama, şiddet vb yöntemeleriyle önlemeye çalışırken direk muhatap olmaması nedeniyle yukarıda da belirtildiği üzere kendi işgalci sömürgeci faşist yüzünü de perdelemektedir.

Türkiye'de 12 Eylül'le İthal İkameci Sanayileşme Modelinin yerine İhracata Dönük
Sanayileşme modelinin konulması demek olan 24 Ocak 1980 kararlarının uygulanması için
gereken ortam hazırlanırken, sömürgeleştirdiği Kıbrıs'ın kuzeyinde de buna uyum sağlama amacıyla engel oluşturabilecek her alana müdahale edilmiştir ve halen de buna devam edilmektedir.1986-87 yılında Sanayi Holdingin kapatılması ile başlatılan süreç bugün özelleştirme vb yasalar ile ileri boyut kazanmıştır.(Özelleştirme,taşeronlaştırma,sendikasızlaştırma,kazanılmış hakların gaspı vb.)

Sömürge Yönetimi ve Oluşumu;

*Kıbrıs'ın kuzeyindeki Sömürge Yönetimi TC MGK'sının Kıbrıs ayağı olan Koordinasyon
Kurulu denilen doğrudan yönetim yetkilerini elinde bulunduran organdan oluşmuştur.

Kıbrıs'ın kuzeyinde sömürgeci işgal yönetimini oluşturan KOORDİNASYON KURULU
(Türkiye'deki MGK'nın alt birimidir.) ÜST ve ALT KOORDİNASYON Kurullarıyla
egemenliği doğrudan elde tutmaktadır. Bu kurullardan ÜST KOORDİNASYON KURULU MGK kararlarına uygun kararları almakta ve ALT KOORDİNASYON KURULU ise alınan
kararların '' dolaylı yönetim araçları-alt yönetim, hükümet'' tarafından uygulanmasını takip etmektedir .Kısaca yürütmeden sorumludur.
Koordinasyon Kurulu üyeleri;
Üst Koordinasyon kurulu üyeleri olan TC Lefkoşa Büyükelçisi,Kıbrıs'ın kuzeyin iişgal altında
tutan kolordunun 6 generali (Korgeneral,3 tümgeneral ve 2 tuğgeneral) ve alt koordinasyon
üyeleri ile yerel idarecilerden “cumhurbaşkanı”ile “başbakanı”'ın katılımıyla olağan toplantıları ayda bir kez cumhurbaşkanlığında veya TC elçiliğinde;

ve ona bağlı ;

Alt Koordinasyon kurulu üyeleri ise;
TC Lefkoşa büyükelçiliği müsteşarı,Özel Kuvvetler Komutanlığına Bağlı Sivil Savunma Teşkilat Başkanı TSK'dan bir kurmay albay, TSK'ya bağlı Özel İstihbarat Başkanı (legal ismi olan Sivil İşler ve Halkla İlişkiler Başakanlığı ) bir kurmay albay, yerel idarenin “cumhurbaşkanı müsteşarı “ nın katılımı ile 15 günde bir toplanarak alınan kararların yerel idare tarafından uygulanmasını takip etmekte ve esas yürütme organı olarak çalışmaktadır.

*Yerel İdarenin “ parlamanto=meclis” dedikleri yer ise, TC
devletinden (MGK) Koordinasyon kuruluna ve koordinasyon kurulundan alt koordinasyona ve ondan sonra başbakanlık üzerinden gelen yasa tasarılarını “yasalaştırarak” SÖMÜRGECİLERİN VE İŞGALİN perdelendiği yerdir. Perdeler ise yerli işbirlikçi siyasilerdir.

*Dolayısıyle bu koşullarda Sömürge Yönetiminin Dolaylı Yönetimde kullandığı yerel yöneticiler için yapılan ve demokrafik yapının da değiştirildiği bir ortamda kurgulanmış ( demokrafik yapıya bağlı seçmen yapısının da sömürgecinin lehine değişmiş olmasına rağmen Dolaylı yönetim biçiminde araç olarak kullanılan “meclisteki” çoğunluk buna uygun olarak değiştirilmemekte ve yerli işbirlikçilerin çoğunlukta kalmaları için denge sağlanmaktadır) olan Sömürgecinin seçimlerine katılarak değil katılmayarak onun egemenliğine karşı mücadele edilerek ve perdelenmiş yüzünü de BOYKOT taktiği ile ve seçim süreçlerinde daha da yoğun ajitasyon propaganda yürütülerek açığa çıkarılabilir.
*************************************************************************************************************************************************

12 EYLÜL HALA YAŞIYOR


12 eylül askeri faşist darbesi üzerinden 28 yıl geçmesine rağmen,12 Eylül her bakımdan varlığını her yerde ve her alanda sürdürmeye devam ediyor.Askeri faşist darbenin yapılış gerekçelerinin hepsine ulaşması bile 12 Eylül askeri faşist darbesinin sonuçlarını ortadan kaldırmaya yetmiyor.Zira 12 Eylül;kurumsallaştırılmış faşist diktatörlüğün tümüyle sağlamlaştırılması ve yaşamın her alanında hakim kılınması temel amacıyla hareket etmiş olup;bugüne bakıldığında yine varlığını sürdürmesinin her türden alt yapısının mevcudiyeti ile tüm kurum,kuruluş,örgütlenme,anlayışla yolunun açık olması anlaşılır bir durumdur.Bugünkü Kontrgerillanın bir parçası olan Ergenekon vs hep 12 Eylülün çocukları ve üzerine en sağlam oturdukları zemindir.Tüm diğer darbelerde zayıf halka olarak kalan bu faşist devletin öz çekirdek organı,gerek 12 Eylülün hazırlanması sürecinde,gerekse anında ve sonrasında nasıl gelişip serpilmiştir her birimizin gözü önündedir.
12 Eylül,tüm toplumsal muhalefet hareketlerini tırpanlamış,yeni ekonomik düzenin gerektirdiği gibi süt liman bir ortamı sağlamıştır.24 Ocak kararlarına direnecek odakların tasfiyesi,devrimci mücadeleye geçici boyun eğdirilmesi,toplumsal muhalefet hareketlerinin korkunun hegemonyası altında sindirilmesi,Generallerin düzeninin sağlamlaştırılması,kontrgerillanın tek yetkili güç odağı olarak mevzilendirilmesi,MGK gibi burjuva demokrasilerinin bire bir düşmanı olan bir yapının anayasal bir çerçeveye oturtulması,gençliğin YÖK gibi her bakımdan faşist bir yapının cenderesinde tutulması,işçi sınıfının tüm demokratik-sendikal-ekonomik kazançlarının ortadan kaldırılması,Kürt halkının sömürgeci zulüm altında inletilmesi sürecinin derinleştirilmesi,emekçi köylülüğün emperyalist politikalar gereği adım adım yok edilmesi vs gibi onlarca sonuca imza atmıştır 12 Eylül faşist askeri darbesi.
12 Eylül askeri faşist darbesini tüm diğer darbeler ve muhtıralardan ayıran temeller de bu elde edilmek istenen ve zamanla elde edilen sonuçlarda gizlidir.Bu bağlamda 12 Eylül tüm diğer darbeleri aşan bir nitelik ve içeriğe sahiptir.Bu anlamda 12 Eylül daha önceki bir makalemizde ifade ettiğimiz üzere bir milattır.
Bugünkü süreç hep 12 eylülün sonuçlarıdır.
Mesela yeşil gericilik ve sermayenin büyütülmesi,resmileştirilmesi süreci 12 Eylüle dayanmaktadır.Anımsanırsa;Rabıta’nın ülkede açıktan ilk girişimlerinin olduğu dönemdir bu dönem.Faşist Evren’in açıktan savunduğu Rabıta,o günden sonra ülkede açıktan ve yasal olarak var olmuştur.Yine ,12 Eylül faşist darbesi ile birlikte İmam Hatip Liseleri çığ gibi açılmış;faşist gericiliğin bugünkü kadroları o günden bu yana hızla yetiştirilmiştir.Bugün ülke yönetiminde söz sahibi olan kadroların ezici çoğunluğu tam da bu sürecin ürünleridir.
Yine ekonomik olarak dışa bağımlılık süreci ve ihracata dönük sanayileşme modeli esas alınmış;özelleştirme-taşeronlaştırma,işçi kıyımı,sendikasızlaştırma,sigortasız-sendikasız işçi çalıştırma,asgari ücretle açlık sınırlarında insanlık dışı yaşamı dayatma,ücret farklılıkları yaratarak sınıfı bölerek yönetme,devrimci mücadeleye karşı siyasal-pratik-politik-psikolojik araçlarla yığınlar arasında derin uçurumlar oluşturma,Dünya Bankası ve İMF politikalarının harfiyen uygulandığı tamamen sömürgeciliğin denetiminde göstermelik olarak olsa bile bağımsızlıktan söz edilemeyeceği bir ülkenin yaratılması;tarımsal politikalarda da tamamen uluslar arası tekellerin arzuları yerine getirilerek yoksul ve küçük köylülüğün bitirilmesi ,hızlı ve yoğun bir yoksullaşma karşısında hızlı ve yoğun bir zenginleşme ve ara sınıfların hızla aşağıya-proletaryaya kayışının hızlandırılması vs gibi ekonomik-sosyal-kültürel sonuçlarda 12 Eylülün eseridir.
Yine askeri faşist 82 Anayasası ile bugünkü faşist uygulama ve kuruluşların,kurumların temeli sağlamlaştırılmış;kısmi demokratik haklar ve kurumsal örgütlenmeler yasaklanmış;her türlü hak arama girişiminin önü yasal-anayasal engellerle sınırlanmış,tüm demokratik-sendikal örgütlenmeler yasaklanmış ya da terbiye edilerek düzene ayak uydurması sağlanmış,asker-polis örgütlenmesi tamamen faşizan bir tarz esas alınarak bu esasın dışına çıkabilecek her türlü girişim başından engellenmiş,kamu kurum ve kuruluşlarında da keza aynı yasal-fiili faşizan uygulamalar meşru kılınmış,insani her türden başkaldırışın bile –kıpırdanmanın bile ne türden baskı ile karşılandığı empoze edilerek korkunun hükümranlığı gerçek kılınmıştır 12 eylül ile birlikte.Zira bugün de hala aşılabilmiş değildir bu anlamıyla da 12 Eylül.
Diğer yandan tüm devrimci-demokrat,komünist devrimci,muhalif tüm örgütlenmeler karşı devrimci faşist terör ile yok edilmiş,sindirilmiş,pasifize edilmiştir.Yaprakların bile kımıldamadığı bir düzen özlemi 12 Eylül ile birlikte gerçek kılınmıştır.
Kürt Ulusal Özgürlük mücadelesi,tarihin her döneminden daha fazla baskı-kıyım-katliam-yasak görmüştür.Kürt halkı,kendi dilini sokakta bile kullanamaz hale gelmiş olup;bu bile başlı başına en ağır işkence ve yok edimin gerekçesi haline gelmiştir.Bu azgın faşist saldırılar döneminde,sürecin en dinamik ve en az darbe alan kesimi olan KUKM-PKK; tüm bu ağır baskıların ve dizginsiz faşist terörün öfkesinin Kürt Ulusunda yarattığı başkaldırma ruhuna da yaslanarak,savaşarak büyümüş-gelişmiş ve muhalefetin lideri olmuştur.
Gençlik YÖK ile tüm dinamizmini yitirecek bir biçimde cenderelerde sıkıştırılmış;depolitizasyon-apolitizasyon için elden gelen tüm çaba gösterilerek;tüm araçlar devreye sokularak gençlik mücadeleden uzak tutulmaya çalışılmıştır.
Siyasal-pratik-ideolojik olarak üstünlüğü ele geçiren 12 Eylül faşist diktatörlüğü ;ardından psikolojik-sosyal-kültürel atağını da sürdürmüş;özel TV’ler,radyolar,yazılı basın,günlük politikalarla süreci-gündemi belirleme ve yığınları sürü haline getirerek istediği gibi yönlendirmeyi de başarmıştır.Dini en iyi biçimde kullanarak,bugünkü sürecin boyutlarıyla yaşanmasının temeli de keza 12 Eylüldür.
12 Eylül yukarıda sıraladığımız tüm sonuçların nedeni kadar sonucudur da.Tüm sonuçlarıyla 12 Eylül hala yaşamaktadır.Varlığını tüm biçimleriyle,generallerin yargılanamaması dahil sürdürmektedir.
Bu bağlamda 12 Eylül ile hesaplaşmak,düzeni tümüyle ortadan kaldırmakla eşdeğerdir.Demokratik olarak 12 Eylülün tasfiyesi ise,ancak sosyalizmin inşası ile olanaklıdır.12 Eylül tümüyle tasfiye edilmeden sosyalizme dönük mücadele etmek olanaksızdır.Zira 12 Eylül,emperyalist kapitalizmin sınıfa ve onun öncülerine dönük en kapsamlı ve nihai faşist saldırılarından biri ve en önemlilerindendir.12 Eylül Faşist diktatörlüğün kurumsallaşmış ve kurumsallaşmasının sağlamlaştırılmış halidir.Düzenin ,kolektif yönetsel organı olan devletin adıdır.Faşist devlet tasfiye edilmeden ,emperyalist kapitalizm tasfiye edilemez.Zira,egemenliğin birincil ön koşulu iktidarın ele geçirilmesidir.Üst yapı yok edilip-faşist devlet-yerine proletaryanın diktatörlüğü inşa edilmeden alt yapısal kapitalist tasfiye olanaksızdır.
12 Eylül ve onun sonuçlarına karşı mücadele;Özgürlük ve Sosyalizm için mücadele etmektir.Devrim için kavga vermektir.Her gün sonuçlarıyla daha fazla can yakan 12 Eylüle karşı HAYDİ MÜCADELEYE.


Mahmut Halil Can (Sendiren)
http://www.ateshirsizi.com/12-eylul-hala-yasiyor-t6116.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder