29 Kasım 2011 Salı

SAVAŞ KIÇKIRTICILIĞI SON SÜRAT DEVAM EDİYOR; SURİYE VE İRAN HEDEFTE

SAVAŞ KIÇKIRTICILIĞI SON SÜRAT DEVAM EDİYOR; SURİYE VE İRAN HEDEFTE


Bundan beş ay kadar önce bir yazı yazmışız. Tespitlerimizin doğruluğuna işaret eden gelişmelere bakılırsa yazdığımız yazının daha da anlaşılır olacağı açıktır. Zira tüm veriler Amerikan emperyalizmi, Avrupalı emperyalistlerin Suriye ve İran üzerinden planlarının olduğunu; buna da Rusya başta olmak üzere birçok emperyalistin de karşı çıkarak; sürecin orta-uzun vadede dünya paylaşım savaşının bile bir parçası, kıvılcımı olabileceğinin altını çizmişiz.

Ayrıca yazı dünya emperyalistlerinin bu provokasyon, saldırıyı direk kendilerinin değil de maşalar aracılığıyla yapılmasının da önünü açmak niyetinde olduklarını da söylemişiz. Bugün gelişmelere bakılırsa kullanılacak ilk elden maşanın Türkiye olduğu da açığa çıkmış bulunuyor. Türkiye’den emperyalist paylaşım savaşının bir numaralı maşası olması hedefleniyor, itiliyor.

Savaşın göbeğine açıkça itilmeye çalışılan Türk egemenlerinin de oldukça hevesli oldukları her hallerinden belli oluyor. Her geçtiğimiz gün yapısal ekonomik ve üstüne eklenmekte olan klikler çatışması, siyasal yönetememe eyleminin üstesinden gelmek açısından savaş en iyi çıkar yol olarak önlerinde durmaktadır. Hevesleri de bundandır.

Ve fakat ne Anadolu emekçileri ve proletaryasının, ne de genel olarak dünya işçi sınıfının bu savaştan zerre kadar çıkarı yoktur ve de olamaz. Bu saldırganlık ve savaş arzusunun ekonomik ve siyasal kriz ile paylaşımın bir aracı olduğu kesinkes orta yerdedir. Zira yüz yıl öncesinde Carl Von Clausewitz’in de özlü olarak ifade ettiği üzere “ Savaş, politikanın başka araçlarla sürdürülmesidir”.

Bu savaş çığırtkanlığı ve arkasından gelecek olan bir savaşın dünya emperyalistlerinin savaşı olduğu, onların paylaşım ve egemenlik mücadelelerinin bir parçası olduğu gün kadar açıktır. Proletarya ve emekçilerin tek gerçek gündem ve savaşları vardır: O da sınıf savaşı ve onun iktidar mücadelesine endeksli kısmıdır.

Halkların bu savaş kışkırtıcılığına karşı Halkların Kardeşliği, birliği ve ortak mücadelesini öne çıkarma zamanıdır. Burjuvazi ve emperyalistlerin çıkarları için değil; kendi sınıfsal çıkarları uğruna savaşı büyütmeleri zamanıdır. Suriye, İran ya da dünya halklarından, emekçilerinden hiçbir kesim Anadolu ve dünya halklarının düşmanı değildir ve de olamaz. Ortak düşman olan emperyalist kapitalizm ve onların yerli uşaklarına karşı kışkırmak, harekete geçmek zamanıdır. 

28.11.2011
Mahmut Halil CAN ( Sendiren )

http://ateshirsizi.com

19 Kasım 2011 Cumartesi

UĞUR KANTAR, BEDELLİ ASKERLİK, VİCDANİ RET VE PROLETARYANIN TUTUMU


UĞUR KANTAR, BEDELLİ ASKERLİK, VİCDANİ RET VE PROLETARYANIN TUTUMU

Bundan bir ay kadar önce faşist devlete askerlik yaparken, hem de işgalci-sömürgeci TC adına Kuzey Kıbrıs’ta askerken Disko denilen yerde işkence görüp, aç-susuz bırakılarak ağır hasta edilen ve ardından da GATA’da yatıyorken katledilen Uğur Kantar gibi emekçi çocukları ister savaşta, ister askerde “eğitim zayiatı” denilip yok edilirken; burjuva, küçük burjuva vs’lerin çocukları için bedelli askerlik çıkarılıyor. Güya son kez! Burjuva çocukları biriktikçe çıkarılmak üzere son kez!

Proleter ve emekçi çocukları Kürdistan’da yürütülen kirli savaşta öledursunlar, ya da eğitim zayiatı adı altında muhalif kesim çocukları katledile dursunlar; burjuvazi ve onların uşaklarının çocukları için Bedelli Askerlik yasası çabucak çıkarılabiliyor.

Sözde Vatan seviciler, sözde milliyetçi ve ırkçı kesimler, sözde milli ve dini değerler konusunda hassas olanlar ilk elden ve kesinlikle paralarıyla vatanı sevdiklerini, milliyetçi ve ırkçı olduklarını, kağıt parçasıyla dinci olduklarını bir kez daha ortaya koyacaklar. Uğur Kantar’lar ve onun gibiler ölecek, katledilecek; zengin burjuva çocukları ise VATANI SEVECEK!

Türküde de söylenir ya “ Zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir”. Sınıflı toplumların kaçınılmaz dayatmasıdır bu durum. Geçmişte feodal düzende de aynı idi; şimdi kapitalizmde de aynıdır. Bedel dedikleri ise zengin için 25.000 liracık-ya da bir gecelik Laila, Reina harcaması-; yoksul sınıflar için ise kandır, ölümdür, işkencedir vs. Ama iş vatanı sevmeye gelince zengin sınıflar ve onların düzen uşakları için en çok sevenlerdir!

Bedelli askerlik; düzenin kendini koruma, kendi evlatlarını yaşatma, para ile vatan sevgiciliğini aklama, kendinden önceki sınıflı toplumlarda olduğu gibi düzeni genel olarak aklama, ekonomik açıklarını kapama içindir. Bu anlamda genel olarak askerliğe, zorunlu askerliğe ve özel olarak ta Bedelli Askerliğe karşı çıkılmalıdır proletarya ve onun öncüleri tarafından.

Zorunlu askerliğe karşı Vicdani Ret ise genelde de özelde de en basit insani haklardandır. Askerlik ya da zorunlu askerlik, düzen bekçiliğinin açık adıdır. Proletarya; düzen bekçiliğine açıktan ve cepheden karşı çıkmalıdır. 

Vicdani Ret, proletaryanın savunduğu, savunacağı temel noktalardan birisidir. Bu anlamda bugünden yarına, proleter ve emekçi çocukları açısından askerliğe karşı çıkmak, sahte vatanperverliğe karşı gerçek insani-özgür dünya savunuculuğu açısından askerliğe-militarizme karşı çıkmak temel önemdedir. ( Bunları söylerken, sosyalist devrim ve ülkeyi savunmak açısından askeri süreç içinde yer almayı dışta tutuyoruz. Bunu da askeri bir ordu çerçevesinde değil; tam tersine bütün olarak emekçilerin askeri direniş ve kavganın içinde-göbeğinde yer almasını kastediyoruz).

Vicdani Ret hareketini boğmak ve sırf sadece AB müktesebatı gereği çıkarılacak yasa açısından gelişmeler ise asla sınıf, proleter-yoksul çocuklarının çıkarları için değil; kesinlikle düzen ve onun çıkarlarını korumak için yapılacak, yapılan işlerdir. 

Vicdani Ret, en basit insani haklardan birisi ve önemlisidir. Düzen, onun çıkarları uğruna ölmeyi ve öldürmeyi reddedip insan olarak varlığını korumanın adıdır. Proletarya ve emekçiler, bu çerçevede Vicdani Ret işine bakmalıdır, bakıyorlar ve bakacaklardır.

18.11.2011
Mahmut Halil CAN ( Sendiren )

http://ateshirsizi.com
__________

14 Kasım 2011 Pazartesi

Demografik Yapının Değiştirilmesine ve ASİMİLASYONA Yönelik TC'nin ÇOKGİZLİ YÖNETMELİĞİ

Sömürgeci,İşgalci TC Devletin Demografik Yapının Değiştirilmesine   Yönelik  YÖNETMELİĞİ ,  "ÇOK GİZLİ" gizlilik derecesi altında 2.5.1975  tarihinde NO: 97 "Sınırlı" sayıda nüshada basılmış  ve  7/9514 sayılı TC Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulmuştur.


"1974’te ki “Barış(!) Harekatı”ndan sonra; Türkiye’den işgal edilmiş bölgeye getirilen insanların bu ülkeden herhangi bir getirilişi değildi. TC’den ada kuzeyine gitmek isteyen insanlara ön verme anlayışına tekabül etmeyen bu demografik hareketlendirme, getirildiği yerler anlamında dikkate tabi tutulursa, bunun arkasında demografik hareketlendirmenin ikili karakteri olduğu görülmektedir.
Türkiye’den buraya rastgele nüfus hareketliliği yapılmamıştır. Kaba bir gözle de olsa ada parçasına baktığımızda Trabzon, Hatay, Adana, Antalya, Adıyaman gibi bölgelerden aktarımlar olduğu görülebilmektedir. Dolayısıyla da, ada parçasına yönelen nüfus hareketliliği bölgeler noktalı yapılmış olduğu görülebilmektedir.
Acaba bu hal kendiliğinden ortaya çıkan bir durum mudur yoksa bilinçle üretilip, pratiğe dökülen bir plan ya da planlamamıdır. Bu soruya sağlıklı bir yanıt verebilmek için Osmanlı ve Osmanlı son dönem yaşanmışlıklarının bilince çıkarılması, bize oldukça açıklayıcı bilgiler verebileceği düşüncesindeyim..........
Ada parçasının işgalinden sonra yapılan etnik hareketlilik, Osmanlı etnik arşivleri esas alınarak yapılmış olduğunu göstermektedir. Kendi getirdikleri bölgelerden kalanlarının Türkleşmiş olduğu bu topluluklar, ada parçasına getirilerek köklerinden kopartılmakta ve buraya yerleştirilmesi neticesinde de ada parçasında tam manasıyla Türkleştirilmiş olmaktadırlar. Hatay göç ettirilmişleri kendi topraklarında Arap’ken ve üstelik Sünni ya da alevi Arap’ken onlar bugün ada parçasında Türktürler.
Dolayısıyla ortaya şu çıkmaktadır.
Adaya yapılan nüfus aktarımı, bu insanların Türkleşmesi operasyonunu tamamlamış olmaktadır.
Ada, TC’nin Türkleştirme sahasıdır.
Diğer boyotu da, aktarılan nüfusun yoğunluğu itibari ile Kıbrıslıtürk iradesi egemenliğinin yok edilmesi düzenlemesi yapılmıştır. Ada kültürü erozyona ve yok olmaya başlamıştır.
Ada parçasından gidenlere baktığımızda ise, gidenlerin mutlak kısmına yakını başta İngiltere olmak üzere Avrupa ve Amerika’ya gitmiştir, gitmektedir.
İşgal gerçekleştirildiğinden beri, ada parçasına taşınan nüfus tamamen kontrol altında bulundurulmakta ve bununda ötesinde, bölgesel dernekler ve lokaller oluşturularak; getirilenlerin birbirlerini kontrol altına tutmaları sağlanmaktadır. Bu örgütlenmeler aynı zamanda “sivil” tepkilerin konulması gerektiği anlarda da, bu tür faaliyetler onlara yaptırılmaktadır.
Görüldüğü üzere; Osmanlı fetih politikasında yapılan uygulamalar ve planlamalar, tarihsel miras olarak TC tarafından da en eksiksiz bir biçimde yapılmaya devam edilmektedir.
Sonuç olarak:
Gelen Türkleştirilmekte giden de kimliksizleşmektedir."


Sene 1975, Kıbrıs'a nüfus gerek !

13/11/2011 ADRES KIBRIS
Yıl 1975.
Kıbrıs'ın en önemli dönüm noktalarından biri kabul edilen savaşın sonrası.
Türkiye'nin Kıbrıs'a yönelik müdahalesi sonrasında, yeşil bir boyayla çizilen hat, adayı ikiye böldü.
Ancak, Kıbrıslı Türklerin elinde kalan adanın kuzey yarısı, öylesine "bol" gelmişti ki!..
Bu da doğaldı.
Çünkü, 160 binin üzerinde Kıbrıslı Rum güneye göç ederken, kuzeyden gelen Kıbrıslı Türklerin sayısı 65 bindi.
Üstelik, Kıbrıslı Türkler, 500 bin dönüme yakın bir mal bırakırken güneyde; kuzeyde kendilerini bekleyen 1.5 milyon dönüm mal, mülk vardı.
Yine de…
160 binin üzerinde Kıbrıslı Rum'un terk ettiği KUZEYE, gelen 65 bin Kıbrıslı Türk, sığışamadı.
 15 bine yakın evi bıraktı, kuzeye geldi Kıbrıslı Türkler…
Kıbrıslı Rumlar, 40 binin üzerinde evi terk etti, güneye göç etti.
Evet…
1975'e girilirken, 40 binin üzerinde ev, binlerce işyeri, otel, fabrika, atölye vardı boş…
Ve bu "ganimet", kuzey açısından adanın gerçek tarihi oldu.
Tüm dengeleri, yaşam alışkanlıklarını değiştirdi; iktidarları belirledi, "ganimet" adeta Kıbrıslı Türklerin "karakteri" oldu.
Sene 1975!
Kıbrıs'ın kuzeyinde "acil" nüfusa ihtiyaç vardı.
Ve o dönem, iddiaya göre "Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin istemi üzerine, Kıbrıs'ın Türk bölgesindeki işgücü açığının Türkiye'den gelecek işgücü ile kapatılmasına ilişkin yönetmelik" hazırlandı!..
Sonra da nüfus taşınmasına başlandı.
Çok sınırlı sayıda basılan ve üzerinde "ÇOK GİZLİ" ibaresi yer alan YÖNETMELİK ile hangi grupların, ne kadar sayıda adaya geldiği, hangi bölgelerden hangi köylere nüfus aktarıldığına dair BELGELERİ, bu kadar kapsamlı olarak İLK KEZ sizlerle paylaşacağız.
Kıbrıs'ın kuzeyine "nüfus aktarılması siyaseti"ni, bir kez daha buradan masaya yatıracağız.

Cenk MUTLUYAKALI




İşte "çok gizli" yönetmelik


Kıbrıs Türk Federe Devletinin İstemi Üzerine Kıbrıs’ın Türk Bölgesindeki İşgücü Açığının Türkiye’den Gönderilecek İşgücü İle Kapatılmasına İlişkin YÖNETMELİK…
"ÇOK GİZLİ" ibaresi taşıyor.
"Sınırlı" sayıda nüshada basılmış.
Tarih: 2.5.1975 NO: 97
Bakınız içeriğinde neler var.
Yanlış bir yorum yapmamak adına yönetmelikte yazılanları, aynen aktarıyoruz.

BÖLÜM /  GENEL ESASLAR / AMAÇ
MADDE 1- Kıbrıs’ın Türk Bölgesinin ekonomik yönden kalkındırılmasının sağlanması amacıyla Kıbrıs Türk Federe Devletinin istemi üzerine, bölgedeki işgüdü gereksinmesinin sür’atli ve planlı bir şekilde karşılanmasıdır.
KAPSAM
MADDE 2- Bu Yönetmelik: Kıbrıs’ın Türk Bölgesine gönderilecek işgücünün ve önceliklerinin saptanmasını, seçimini değerlendirilmesini ve gruplandırılmasını,
Bu görevi yapacak örgütün kuruluş ve işleyiş esaslarını,
Uygulamada izlenecek yöntemleri,
Uygulamada kullanılacak mali kaynakları ve sarf usullerini,
Gönderilecek işgücü için bölge ve aile seçimi ölçütlerini ve tarım sektöründen gidecek işgücünün seçiminde öncelikli yöreleri kapsar
"Gönderilecek" işgücü, bölge ve aile seçimi ölçüt ve genel öncelikleri

İŞGÜCÜ

MADDE 3- Tarım, sanayi, turizm ve diğer hizmet sektörlerinde istihdam edilmek üzere Türkiye’den Kıbrıs’ın Türk Bölgesine gidecek olan işgücü aşağıdaki guruplardan oluşur.
- Daha evvel Türkiye’ye göç etmiş bulunan Kıbrıs kökenli, T.C. uyruklu veya halen Türkiye’de ikamet eden ve çalışan Kıbrıslı Türkler,
- Çiftçiler ve tarım işçileri,
- Sanayi, Turizm ve diğer hizmet dallarında çalışacak kalifiye işçiler,
- Esnaf , zanaatkarlar, sermaye ve işletme sahipleri, çeşitli mesleklerdeki fikir işçileri, çeşitli meslek dallarındaki uzman ve teknisyenler.
- Vasıfsız işçiler.

GÖNDERİLECEK İŞGÜCÜNÜN SAPTANMASI
MADDE 4- Üçüncü maddenin b, c ve e fıkralarında kayıtlı işgücü için aşağıdaki koşullar aranır :
- Aile başkanı veya aile sayılan kişi olmak,
- Medeni haklarını kullanma ehliyetine sahip bulunmak,
- Kendisine gösterilecek yöre ve sektörde istihdam edilmeyi kabul ve taahhüt etmek.

BÖLGE VE AİLE SEÇİMİ ÖLÇÜTLERİ :

MADDE 5- Üçüncü maddenin b, c ve e fıkralarında kayıtlı işgücü için bölge seçimi ölçütleri ve öncelikleri:
- Sosyal uyum yeteneği yüksek olan nüfusun yaşadığı bölgeler,
- Kıbrıs’taki istihdam dallarına yatkın bilgi ve beceriye sahip nüfusun yaşadığı bölgeler,
- Nüfus yoğunluğu fazla ve iskan sorunu büyük olan bölgeler,
- Deniz yakını dağlık ve ormanlık bölgeler,
- İklimi Kıbrıs’a benzer bölgeler.

MADDE 6 – Üçüncü maddenin b, c ve e fıkralarında kayıtlı işgücü için aile seçimi ölçütleri:
Ailelerin Türk Vatandaşı, anadillerinin Türkçe olması,
Aile reisinin okuryazar, askerliğini yapmış bulunması, 45 yaşından büyük olmaması ve sağlık durumunun verilecek işi yapmaya elverişli olması,
Aile reisleri ve fertlerinin yurt dışına çıkmasına engel olacak kanuni sakıncalarının bulunmaması.


Genel öncelik: Yerleşik olmayan göçebeler
MADDE 7 – Tarım kesiminden gidecek işgücü için, köyler açısından:
- Yerleşik durumda olmayan göçebelere,
- Yapılan veya yapılması planlanan barajlardan göl sahası içinde kalan veya kalacak köylere,
- 6831 Sayılı Orman Yasasının 13/B maddesi kapsamına giren orman içi köylere,
- Topraksız nüfusun yoğun olduğu köylere,
- Tarihi ve turistik değere sahip yerler üzerinde kurulmuş olan köylere, öncelik verilir.

MADDE 8- Aileler açısından:
- Topraksız yahut yeterli toprağı olmayan ailelere,
- Yeterli gelir getiren bir işe veya mülke sahip bulunmayanlara, öncelik tanınır.


Genelkurmay devrede!

BÖLÜM III / ÖRGÜT

MERKEZİ ÖRGÜT:

MADDE 9 – Türkiye’den Kıbrıs’ın  Türk Bölgesine aktarılacak işgücü ile ilgili politikayı saptamak, planlamak ve koordinasyon hizmetlerini yürütmek üzere Kıbrıs Koordinasyon Komitesi bünyesinde bir “İŞGÜCÜ PLANLAMA KOMİSYONU” kurulur. Bu Komisyon Kıbrıs Koordinasyon  Komitesi Başkanının başkanlığında aşağıdaki kuruluşların ve başkanlıkça gereksinme duyulacak diğer kuruluşların üst kademe temsilcilerinden oluşur.
- Genelkurmay Başkanlığı
- Milli Savunma Başkanlığı
- İçişleri Bakanlığı
- Dışişleri Bakanlığı
- Maliye Bakanlığı
- Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı
- Çalışma Bakanlığı (İş ve İşçi Bulma Kurumu Genel Müdürlüğü)
- Köy İşleri ve Kooperatifler Bakanlığı (Toprak ve İskan İşleri Genel Müdürlüğü)
- Sosyal Güvenlik Bakanlığı (Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü)
- Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığı

MADDE 10 – İşgücü planlama komisyonunun görevleri şunlardır:

- Komisyonun çalışma ilke ve yöntemini saptamak,
- İşgücü aktarmasında izlenecek genel uygulama politikasını saptamak,
- Kıbrıs Türk Federe Devletinden işgücü gereksinmesi konusunda gerekecek bilgi ve istekler ışığında gerekli değerlendirmeleri yapmak ve uygulama birimlerine değerlendirme sonuçlarını iletmek.
- İşgücü gönderilmesine ilişkin genel zamanlama planını hazırlamak,
- Uygulama birimleri arasında gerekli işbirliği ve koordinasyonu sağlamak ve ortaya çıkacak darboğazlara çözüm getirmek.

UYGULAMA BİRİMLERİ VE GÖREVLERİ:


MADDE 11 – Uygulama birimleri ve bu birimlerin görevleri aşağıda belirtilmiştir.

Köy ileri ve Kooperatifler Bakanlığı (Toprak ve iskan işleri Genel Müdürlüğü):
Kıbrıs’ın Türk Bölgesinde tarım işkolundaki işgücü gereksinmesini  karşılamak üzere Türkiye’de tarım sektöründe çalışıp da Kıbrıs’a gitmek isteyenlerden talep ve taahhütname almak, değerlendirmek, sonuçlarını işgücü planlama Komisyonuna bildirmek ve Kıbrıs’a gönderilmelerine karar verilenlerin Mersin’e intikallerini sağlamak üzere gerekli tüm tedbirleri almak.

Çalışma Bakanlığı (İç ve İşçi Bulma Kurum Genel Müdürlüğü):

Kıbrıs’ın Türk Bölgesinde sanayi, turizm ve diğer hizmet sektörlerinde istihdam edilmek üzere Türkiye’den Kıbrıs’a gitmek isteyenlerin talep ve taahhütnamelerini almak, değerlendirmek, sonuçlarını işgücü Planlama Komisyonu’na bildirmek ve Kıbrıs’a göndermelerine karar verilenlerin Mersin’e intikallerini sağlamak üzere gerekli tüm tedbirleri almak.


İşgücü Gönderme Komitesi, İçel Valiliği başkanlığında

Madde 12 – Kıbrıs’ın Türk Bölgesine gönderilmesine karar verilen ve bu maksatla Mersin’e getirilecek olan işgücünün Mersin’de kalacağı süre içinde iaşe ve ibatelerini sağlamak ve eksik kalan formalitelerini de tamamlayarak Ada’ya intikallerini gerçekleştirmek üzere İçel İş ve işçi Bulma Kurumu Şubesi bünyesinde bir “İŞGÜCÜ GÖNDERME KOMİTESİ” kurulur.
Bu komite İçel Valisinin başkanlığında aşağıdaki kuruluşların yöneticileri ile Valinin uygun göreceği diğer yetkililerden oluşur.
- Emniyet Müdürlüğü
- Toprak ve İskan Müdürlüğü
- İş ve İşçi Bulma Kurumu Şube Müdürlüğü
- Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürlüğü

MADDE 13- İşgücü Gönderme Komitesinin Görevleri şunlardır:

·        Kıbrıs’a gitmek üzere Mersin’e gelecek nüfusun uzun süre bekletilmesini ve yığılmasını önlemek üzere uygulayıcı birimlerle devamlı haberleşme ve koordinasyonu sağlamak.
·        Kafilelerin geçici süre ile barındırılacakları yerin temini ve iaşeleri ile her türlü tedbiri almak ve yürütmek,
·        Kafilelerin beraberinde götürecekleri zati ve ev eşyalarının muhafazasını sağlamak,
·        Kıbrıs’a gideceklerin eksik kalan formalitelerini ikmal etmek,
·        Kafilelerin ve eşyalarının Kıbrıs’a intikallerini sağlamak,
·        Kıbrıs Türk Federe Devleti Ankara Temsilciliği Mersin Şubesi ile gerekli işbirliğini sağlamak.

BÖLÜM IV

MALİ KAYNAKLAR

MADDE 14- Tarım sektöründen Kıbrıs’ın Türk Bölgesine işgücü gönderilmesinin gerektirdiği masraflar, 2510 Sayılı Kanuna ek 1309 sayılı kanununa ek 1306 sayılı Kanununun bazı maddelerinin uygulama şeklini gösterir Yönetmelik” esaslarına göre karşılanır. Bu fondan yapılacak harcamalar gelecek Mali Yıl Bütçesinden talep edilir.

MADDE 15-  Sanayi, turizm ve diğer hizmet sektörlerinden Kıbrıs’ın Türk Bölgesine işgücü gönderilmesinin gerektirdiği masraflar, Kıbrıs’taki işverenin katkısı ile oluşan fondan ve diğer kaynaklardan karşılanır.


Öncelik göçebe gruplar ve köy topluluklarına

BÖLÜM V / UYGULAMADA İZLENECEK YÖNTEM
GENEL ESASLAR:

MADDE 16 – İşgücü aktarması süreci içinde görev alacak Mülki Amirler, Toprak ve İskan Müdürleri, iş ve işçi Bulma Kurumu Şube Müdürleri ve ilgili diğer yöneticilere, uygulamaya geçilmeden önce, işgücü gönderilmesine ilişkin politik, hedef ve yöntemler açıklanır.

İŞGÜCÜ GÖNDERİLMESİNE İLİŞKİN İŞLEMLER:

MADDE 17- Tarım Sektöründen Gönderilecek İşgücü:
A – 2510 ve buna ek 1306 Sayılı Kanun kapsamına giren ve daha önce Toprak ve İskan İşleri Genel Müdürlüğüne Türkiye’de yerleştirilmeleri ve istihdam olanaklarına kavuşturulmaları için başvurmuş olan göçebe grupları ve köy topluluklarına öncelik tanınır. (Uygulamaya ilk başlanacak olan göçebe gruplarının ve köylerin listeleri eklidir. Bu listelerde yer alan göçebelerin ve köylerin kendi aralarındaki öncelik sırası ise, Kıbrıs’tan gelecek iş gücü talebinin niteliği ve yönetmelikteki bölge ve köy seçim ölçütleri dikkate alınarak uygulayıcı birim tarafından tespit edilir.)
Ancak, bunların dışında kalan veya topraksızlık açısından büyük sorunları bulunan köylerden gelecek istemler de, olanaklar elverdiği oranda değerlendirilir.
Bu yönetmelik uyarınca, tarım sektöründen Kıbrıs’a gitmek isteminde bulunanlar, Yönetmeliğin yürürlüğe girişinden itibaren en geç 3 ay içinde istemlerini yazılı olarak ilgili mercilere yapmak zorundadırlar. Gerektiğinde bu süre işgücü planlama komisyonu tarafından uzatılabilir.
b-Yukarıda öncelikleri saptama göçebe grupları ve köy toplulukları ile Toprak ve İskan Müdürlüklerince bizzat temas edilir ve istemde bulunanlardan talep ve taahhüt formları, köy ihtiyar heyeti huzurunda usulüne uygun olarak alınır. Vilayetçe saplanan tarihten sonra yapılacak talepler  kabul edilmez.
Talep ve taahhüt formları, Yönetmelikte yer alan aile seçim ölçütlerine uygunlukları yönünden, il makamınca kurulacak bir komisyon eliyle değerlendirilecek, gönderilmeye aday olanların köyler itibarıyla isim listeleriyle birlikte Toprak ve İskan İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilir.
Toprak ve İskan İşleri Genel Müdürlüğüne illerden gelen talep ve taahhüt forumları ile isim listeleri Kıbrıs’tan alınan taleplere göre değerlendirilerek gönderilmeleri uygun görülenler için, gidecekleri yöre ile aile ve nüfus sayısı belirlenmek suretiyle hazırlanacak listeler, onaylamak üzere, işgücü Planlama Komisyonu’na iletildi.
Onaylanan listeler Toprak ve İskan işleri Genel Müdürlüğü tarafından, gerekli formalitelerin tamamlanması için, süre de belirtilerek valiliklere ulaştırılır.
Taahhütname verenlerin Kıbrıs’a intikalini sağlamak üzere, Toprak ve İskan Müdürlüğü ve İş ve İşçi Bulma Kurumu Şube Müdürlüğünün işbirliği ile, gidecekleri gerekli Kıbrıs için geçerli işçi pasaportu naahalinde verilir. Diğer formaliteler de en geç verilen süre içinde tamamlanacak sonuç toprak ve iskan işleri Genel Müdürlüğüne bildirilir.
Toprak ve İskan İşleri Genel Müdürlüğünden verilecek nakit talimata çerçevesinde mahalli örgütçe hazırlanacak nakil plansına göre işgücünün Mersin’e intikali sağlanır. Ve işgücü gönderme komitesine zamanında bilgi verilir.

MADDE 18 – Sanayi, Turizm ve diğer hizmet sektörlerinde gönderilecek işgücü

Sanayi, Turizm ve diğer hizmet sektörlerinde ilişkin işgücü talepleri isimli veya isimsiz olarak, İş koşulları da belirtilmek suretiyle, Kıbrıs Türk Federe Devletinin yetkili mercilerine iş ve işçi bulma kurumu genel müdürlüğüne ulaştırılır.
Alınan talepler, bu yönetmelikte yer alan ve işgücü planlama komisyonu tarafından saptanan ilkeler ışığında değerlendirilerek,iş ve işçi Bulma Komisyonu Genel Müdürlüğü tarafından merkez ve taşra örgütleri eliyle karşılanır.
Kıbrıs’a gönderilecek işgücünün, meslek ve iş dalları listeleri, bilgi için işgücü Planlama Komisyonu’na ve gönderme işlemlerinin yapılması için Mersin İşgücü Gönderme Komitesine iletilir.

MADDE 19- On yedinci ve on sekizinci maddelerde belirtilen işgücü dışında kalanlar, Kıbrıs’a gidişleri ile ilgili başvurularını doğrudan doğruya veya Kıbrıs Türk Federe Devleti Ankara Temsilciliği aracılığı ile Kıbrıs Türk Federe Devleti Planlama ve Koordinasyon Bakanlığına yaparlar.


"Dönenlerin, dönüş masrafları karşılanmaz"
BÖLÜM V. DİĞER HÜKÜMLER

MADDE 20 – Kıbrıs’a çalışmak üzere gidenler, Kıbrıs’ın Türk Bölgesinde mevzuata uymakla yükümlüdür.
Gönderilecek işgücüne Kıbrıs’ta sağlanacak olanaklar, tanınacak olanaklar ve Türkiye’deki sosyal güvenliklerine ilişkin hususlar Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kıbrıs Türk Federe Devleti arasında yapılacak bir protokolle saptanır.
Çeşitli maddelerle, Kıbrıs Türk Federe Devleti tarafından Türkiye’ye iade edilmelerine karar verilenlerin, sait şekilde dönenlerin dönüş masrafları karşılanmaz ve bunlar dönüşlerinde 2510 ve buna ek 1306 sayılı Kanun hükümlerinden yararlanamazlar.

MADDE 21 – Kıbrıs’a gitmesine karar verilenlerden, askerlik, hastalık, ölüm ve benzeri haller dışında kalan nedenlerle, kendilerine tebliğ edilen tarihte hazır olmayanlar haklarını kaybetmiş sayılırlar.

MADDE 22 – İşgücü’nün Kıbrıs’a gönderilme süreci içinde yapılacak olan nakil, iaşe ve ibate masraflarından yalnız Türkiye İçindeki son yönetmeliğin mali kaynakları bölümünde belirtilen fonlarda karşılanır.

MADDE 23 – Üçüncü maddenin b, c ve fıkralarında belirtilen nileler, sadece ev eşyası zati eşya olmak üzere en çok 500 kg. ağırlığında eşyaların beraberlerinde götürebilirler, Ancak mesleğin gerektirdiği araç ve gereçler bu sınırlamanın dışındadır.


BÖLÜM VII

İSTİSNAİ HÜKÜMLER

MADDE: 24 – Kıbrıs’a gidecek işçiler için, iş ve İşçi Bulma Kurumu Genel Müdürlüğü tarafından uygulanan “Yurt Dışında İşe Yerleştirme Hizmeti Yönetmelik”in 67. Maddesinin 2. Paragrafı uygulanır.

MADDE 25 – Taramanın veya büyük bir çoğunluğunun Kıbrıs’ın Türk Bölgesinde gönderilmesi düşünülen köyler ve topluluklar hakkında, bütünlüğün bozulması amacıyla, bu yönetmeliği 6. Maddesinin b fıkrasındaki koşullar aranmayabilir.

MADDE 26- Birinci ve ikinci Barış Harekatının fiilen katılan Türk silahlı Kuvvetleri mensuplarından şehit aileleri ve ebeveyni, malül gaziler ve gazilerden Kıbrıs’ın Türk Bölgesine gitmek isteyenlere, bu Yönetmelik kapsamına giren gruplara nazaran öncelik tanınır.
Bunlarla ilgili talepler Milli Savunma Bakanlığınca alınan ve gönderilmeye aday olanların isimleri, Kıbrıs’ta istihdam dalları da belirtilerek işgücü planlama Komisyonu aracılığı ile Kıbrıs Türk Federe Devleti yetkilileri makamlarına intikal ettirilir.
Bu şekilde Kıbrıs’a gidecek olanlar da, bu Yönetmelik kapsamını içinde diğer gruplara tanınan haklardan yararlandırılırlar.

BÖLÜM VIII

YÜRÜRLÜK

MADDE 27 – Bu Yönetmelik Bakanlar Kurulunca onaylandığı tarihte yürürlüğe gider.

MADDE 28 – Bu Yönetmeliği Bakanlar Kurulu yürütür.
(Bu Yönetmelik 7/9514 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulmuştur.)

13 Kasım 2011 Pazar

AVRUPAYI VE DÜNYAYI ATEŞ SARDI, DEVRİMCİ ÇIKIŞ TEK SEÇENEK OLACAKTIR


AVRUPAYI VE DÜNYAYI ATEŞ SARDI, DEVRİMCİ ÇIKIŞ TEK SEÇENEK OLACAKTIR


Yunanistan, İrlanda, Portekiz, İspanya, İngiltere, Fransa, Almanya, İtalya vs derken arkasından ABD’de başlayan Wall Street’i işgal Et hareketi ile emperyalist kapitalizmin merkezi ABD’yi de içine alan ateş tüm dünyayı kasıp kavurmaya devam ediyor. Hükümetler yıkılıyor, istifa ediyor ve kriz hükümetleri, nöbetçi teknokrat hükümetler kuruluyor.

Bu durum iki şeyi net biçimde gösteriyor. Bunlardan birincisi artık egemenler eskisi gibi yönetemiyor, yönetilenler ise eskisi gibi yönetilmek istemiyor. İkincisi ise dibe vurmaya doğru giden ekonomik krizin faturası teknokrat hükümetlerce tümüyle emekçilere yıkılmak, bu süreci atlatmak içinde teknokrat hükümetler yanında, askeri-polis gücünün eylem ve etkinliklerde daha da öne çıkarılabileceği, militarizmin boyutlanacağına da işaret etmektedir.

Ekonomik krize eklenen, siyasal yönetememe krizi emperyalist kapitalizm açısından süreci daha da kritikleştiriyor. Yükseltilmeye çalışılan militarist, faşist, ırkçı akımların ardında bu düzen yatmaktadır. Diğer yandan askeri militarist müdahalelerle birlikte savaş yöntemiyle aşmak yolu da krizi aşmanın bir yolu olarak orta yerde duruyor.

Bu savaşın patlak vereceği alan ise daha dünden bellidir onlarca kez söylediğimiz üzere. Ortadoğu üzerinden ve de temel olarak Suriye-İran eksenine saldırı ile odaklaşacak olan. Zaten Afrika kıtası dizaynı, Arap dünyasında hizaya getiriliş, Asya’ya doğru uzanan kapıların kapalı olacak kısmının çiğnenmesi dolayısıyla açılmasının yolu Suriye-İran üzerindedir.

Elbette bunu sessizce geçiştirmeyecek olanlarda var dünya paylaşımında rekabette olanlar içerisinden. Rusya, Çin merkezli itirazın bölgesel çatışma, ardından tüm dünyaya yayılacak bir çatışma-savaşa yol açabileceği bilinen bir gerçektir.

Avrupa işçi sınıfı, başta Yunan proletaryası olmak üzere bu sürece başından beridir direnmeye, karşı koymaya, krizin faturasını ödememeye kararlı tavrı ile dünyaya ışık tutacak bir yerdedir. Gittikçe artan devlet terörüne karşı kendi direniş odaklarını yaratmakta ısrarlı olmanın yanı sıra siyasal olarak ta devrime yönelen bir çizgi izleyen Yunan proletaryası dünya işçi sınıfına bir örnek olmaya devam ediyor.

ABD’den yayılan ve basından ısrarla uzak tutulan direniş ve mücadele de yayılmaya devam ediyor. Aynı zamanda da direnişin yayılmasının yanı sıra, Amerikan sermayesinin uşakları direnişe karşı baskı-şiddet ve terörünü arttırıyor. Bu da egemenlere karşı direnişin daha da düzen dışına çıkma eğilimini güçlendirmeye yaramaktadır.

Bütün olarak dünya işçi sınıfına yönelen kriz ve sonuçlarının, savaş gibi daha büyük bir yıkıma da ilerlemesi olasılığı yükseldikçe; dünya proletaryasının bağımsız sınıf örgütlenmesi, komünist devrimci saflarda mücadele süreci de hızlanmalıdır, hızlanmak zorundadır. Bunun en büyük engeli ise tek tek ülkelerden; bütün olarak Enternasyonal komünist devrimci çatı örgütlerinin olmaması, yetersizliğidir.

Kriz savuşturulacak bir kriz değildir. Ekonomik kriz yapısal karakteri öne çıkan, köklü değişim olmadan altından kalkılabilecek bir kriz değildir. Ya savaşlı ya savaşsız emperyalist kapitalizm bu krizden radikal değişim geçirmeden çıkamaz. AB’nin dağılmasından tutun da, Asya ve Ortadoğu’da radikal dönüşümlere kadar her alanda değişim kaçınılmazdır artık.

Bu emperyalist kapitalizm açısından durum oldukça korkunçtur. Ve fakat komünist devrimci saflar açısından da çokta iç açıcı sayılamaz durum. Zira örgütsüzlük, cephesel, enternasyonal örgütlerin olmayışı, dağınıklık, yerelden genele geçişlerdeki engeller vs bütünsel olarak devrimci çıkış seçeneğinin önündeki barikatlardır.

Şimdiler de her zamanki enerjiden defalarca daha büyük bir enerji ile sürece yüklenmek, sözünü ettiğimiz zaafların üzerine gitmek ve çözmek, mücadeleyi zerre kadar aksatmadan; yerel ile enternasyonal görevleri birleştirerek kavgayı büyütmekten başka bir seçenek yoktur. Yoksa emperyalist kapitalizm ister savaşlı, ister savaşsız kendi içsel dönüşümünü gerçekleştirerek ve daha da güçlü bir biçimde egemenliğini pekiştirecektir. GÖREV HERKESİNDİR.


13.11.2011
Mahmut Halil CAN ( Sendiren )

http://ateshirsizi.com/

5 Kasım 2011 Cumartesi

BAYRAMLAR VE SINIF MÜCADELESİ ALGISI ÜZERİNE- BAYRAM BENİM NEYİME....

SINIF MÜCADELESİ VE BAYRAMLAR ALGISI ÜZERİNE
Bir ideolojik ve teorik kafa karışıklığıdır sürüp gidiyor.İnsanlar ya da grup-hareket ya da akımlar mevcut konum-durum ve koşullarının teorisini yapmaya devam ediyorlar.Bayram nedir?Neden kutlanır?Ya da bayramlar nasıl algılanmalıdır?Bu sorulara ,Marksist ve devrimci-demokrat cenahta yeterince iyi-doğru-doyurucu-eğitici yanıtlar verildiği söylenemez.Bu durum,yeni bir durum değildir.Yılların birikimi sürgit devam ediyor.Görünen o ki kimse çokta rahatsız değil bu durumdan.Çelişkilerle dolu bu süreçler,yaşanıp duruyor bu memlekette.Bir tek insan çıkıp ta,bu çelişkiler yumağını sorgulamıyor?Zira söz konusu durum,aynı zamanda yığınların,emekçi milyonların en zayıf noktalarına vurgu demek.Proleterlerin en can alıcı sorularına maruz kalmak demek ya da tepkilerine..Günübirlik çıkar ve güncel durum,çoğunda kendine devrimciyim-sosyalistim-komünistim diyenlerin deyim yerinde ise,elini kolunu bağlıyor.Bu dürüst olmayan,açık ve net olmayan ilişki biçimi,sınıf mücadelesinin genel seyrini de etkileyen;sınıf bilinçli proleterler eğitimi sürecine de sekte vurmaktadır.Aslında sorunun ağırlığı ve sonuçları,diğer yandan içsel tutarlılık boyutları ile ciddiyeti tartışılamaz bile.Ama gelin görün ki kimse bu durumdan rahatsız değil.Şimdi gelelim sorunun kendisine.Önce dini bayramları ele alalım.Dini bayramlar,kişilerin kişisel inançları dolayısıyla ve de şimdi sistemin bu noktadaki çıkarları dolayısıyla ele alınmalıdır.Komünistlerin dinlere,dine,laisizme nasıl yaklaştıklarını bundan önceki makalelerimizde incelemiştik.(Bunun için bakınız Dine ve Laikliğe devrimci yaklaşım,Yeşil Gericilik ve Kökten dincilik desteklenmeli mi?Dinsel gericiliğe karşı mücadeleyi yükseltelim başlıklı-MahmutHalilCan(Sendiren) imzalı makaleler.http://ateshirsizi.com

http://www.ateshirsizi.tr.cx

)Düşünün bir kez,sırf yığınlardan kopmamak ya da yığınlara yakınlaşmak adına bir Marksist hareket!(tabi ki sözde Marksist gerçekte değil) tutup yığınların kurban bayramlarını kutlayacak!!!Ya da bu bayramın nasıl-hangi koşullarda kutlanır olduğuna bakmayacak bile???
Marksistler,ateisttir.Tanrı tanımazdır.Onlar bilime,akla dayanan her şeyin yanındadırlar.Beri yandan dini “halkların afyonu” olarak algılayıp,dine karşı ideolojik-teorik mücadele ederler.Şimdi,bunu tanımlayan bir hareket,akım ya da kişilerin dinsel bayramlara yaklaşımında ,tamamen çıkarcı-pragmatist bir yaklaşımla hareket etmeleri,yığınların geri duruş-bakış ve pratiklerine teslim olmalarını nasıl anlamlandırmak lazımdır?Olsa olsa bu duruma komünist devrimcilikten-Marksizm’den uzaklaşma , kitle kuyrukçuluğu ve reformizme yaslanma denir.Bunun başka türden anlamlandırılması olanaksızdır.Marksistlerin dine bakışları bir yana,mevcut durum ve koşullarda,yani azgın faşizan uygulamalar ve faşist diktatörlüğün en üst düzeydeki terörü döneminde,yığınların bayramlarını kutlamalarını öğütlemeleri ya da bayram kutlamalarını meşru görüp göstermeleri,dolaylı yoldan faşizmin koltuk değnekliği anlamı taşımaktadır.Zira Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere etnik ya da mezhebi dayatma-yok edim hareketlerinin;beri yandan proletaryanın değişik iş kollarındaki sendikal-demokratik-hak alma eylemlerinin ya da grevlerinin olduğu bir dönemde sürecin bayram ve kutlamaya denk düşmesi ifade götürür bir şey mi dir?Elbette hayır.Ama gelin görün ki,süreç ve devrimci hareketin mevcut kitlesellikten uzak ve kopuk yapıları,mevcut içsel çelişkiler,ister istemez bu yapıları yığınlarla buluşmak adına,değer. ahlak ve kimliklerinden uzak bir biçimde yığınların ve sistemin mevcut dayatmalarına boyun eğmelerini koşullamaktadır.Bir yandan Kürt’lerin başına tonlarca bomba yağıyor,diğer yandan Alevilerin hunharca katledildiği Maraş ve devrimcilerin “hayata dönüş” adı altında azgın faşist rejimin katliamına maruz kaldıkları hafızalarda tazeliğini korurken,yine öbür yandan gemi azıya almış faşist devlet terörü ile sokakta yargısız infazlar sürerken,binlerce-on binlerce proleter grev ve direnişte iken,milyonlarca insan açlık sınırında her gün ölümle pençeleşirken,bir avuç sermaye sahibi ve onların faşist düzeninin yüz yıllardır yığınları uyutup sahte bayramlar peşinde sürüklenmesine ortak olmayı “devrimcilik” diye yutturmak sanırız bu ülkeye özgü olmaya devam ediyor ve görünen o ki bu noktada teorik-ideolojik mücadele yükseltilmezse devam edecektir.Bir de üstüne üstlük “hayvan katliamı” demek olan “kurban bayramı” kutlaması.Çelişkiye bakınız,hem kesip biçeceksiniz,kurban edeceksiniz;hem de kurbanı “kutlayacaksınız.”Kurbanın nesi kutlanır ve bayram ilan edilir;gerçekten ilginç ve yan yanalığı tartışma götürmez bir çelişki.Öte yandan,özgürlüğün-eşitliğin-adaletin-hak ve hukukun-gerçek ve hakça bir düzen olan sosyalizmin ve ötesi komünizm olmadan neyin bayramı,niçin,nasıl kutlanıyor sormak gerekli?Bunların olmadığı,yaşanan gerçekler ölüm-açlık-sefalet-haksızlık-adaletsizlik-bir avuç sömürücünün kurulu düzeninde milyonların baskı-zulüm-katliam-sömürüye maruz bırakıldığı bir düzende ne bayramı kutlanıyor?Bu mevcut koşul ve durumlarda,ideolojik-teorik anlamda tutarsızlıkların,daha doğrusu bir duruş ve bakış açısının olmamasıyla,anti-Marksist yaklaşımların günlük mücadele ve ilişkileri belirlediğinin kanıtlarıdır.Zira,proletarya ve ezilenlerin gerçek bayramı ve şöleni,DEVRİM‘dir.Özgürlük ve sosyalizmin kazanılmasıdır.Bunun dışındaki her türden safsata bayramlar,gerçekleri ve görüntünün ardındakileri kapatma,mevcut düzeni aklama günleridir.Nitekim,bakınız emekçiler kanının son damlasına sömürülmek ,tüketim çılgınlığı içinde bitirilmek için her an her dakika yeni sözüm ona “özel günler” icat ediliyor.Yok sevgililer günü,yok analar günü,babalar günü uzatın uzatabileceğiniz kadarıyla.Her türden değeri-ahlakı ve insani değerleri ayaklar altına almış bir toplumsal düzen ve onun “insancıkları” bu özel günlerle gerçekte ruhsal tatminlerinin ötesinde mevcut çıkar düzeninin devamlılığını sağlama almaya ve sistemi meşru kılmaya çalışıyorlar.Milyonlarca insanın açlıktan nefesi kokarken,göstermelik bayramlar ile onları aşağılayan bir kafa yapısı ile giderek kimliksiz –insani değerlere oldukça yabancı “insancıklar” yaratıyorlar.Elbette proleterler ve ezilenlerin,dinsel-ulusal vs bayram algılarına saygı duymalıyız.Bu yüzyılların biriktirmiş olduğu yargıları yok etmek elbette ciddi bir devrimci değişim-kültürel-sosyal-ekonomik-siyasal eğitim mücadelesiyle doğrulara ulaştırılabilir.Ama,bu saygı duymak,mevcudu kabullenmek ve o doğrultuda yığınların geri tüm yönlerinin olduğu gibi benimsenip temel alınması asla değildir.Bu saygı duymak eylemi sadece mevcudun analizi ve değiştirme mücadelesinin kabulü anlamındadır.Komünist devrimciler,doğruları ve olması gerekenleri söylemekten ve de en önemlisi temsil etmek iddiasında olduğu yığınlara karşı dürüst,açık,yalansız-dolansız ve net olmak zorundadırlar.Her konuda ne düşündüklerini olduğu gibi aktarmak zorundadırlar.Bu devrimci dönüşüm ve değişim mücadelesinin temelidir.Proleterlerin-ezilen-sömürülen sınıf-ulus-cins vs tüm toplumsal kesimlerinin gerçek bayram ve şölenlerinin,DEVRİM,ÖZGÜRLÜK ve SOSYALİZM de olduğunu açık ve net biçimde açıklamak,yaşamak,yaşatmak zorundadırlar.Bayramların gerçekte ne olduğu ve olması gerektiğinin ideolojik-teorik açıklamalarını yapmak zorundadırlar.Gerçek şölen ve bayramlar için mücadeleye…


MahmutHalilCan(Sendiren)
http://ateshirsizi.com