UĞUR KANTAR, BEDELLİ ASKERLİK, VİCDANİ RET VE PROLETARYANIN TUTUMU
Bundan bir ay kadar önce faşist devlete askerlik yaparken, hem de işgalci-sömürgeci TC adına Kuzey Kıbrıs’ta askerken Disko denilen yerde işkence görüp, aç-susuz bırakılarak ağır hasta edilen ve ardından da GATA’da yatıyorken katledilen Uğur Kantar gibi emekçi çocukları ister savaşta, ister askerde “eğitim zayiatı” denilip yok edilirken; burjuva, küçük burjuva vs’lerin çocukları için bedelli askerlik çıkarılıyor. Güya son kez! Burjuva çocukları biriktikçe çıkarılmak üzere son kez!
Proleter ve emekçi çocukları Kürdistan’da yürütülen kirli savaşta öledursunlar, ya da eğitim zayiatı adı altında muhalif kesim çocukları katledile dursunlar; burjuvazi ve onların uşaklarının çocukları için Bedelli Askerlik yasası çabucak çıkarılabiliyor.
Sözde Vatan seviciler, sözde milliyetçi ve ırkçı kesimler, sözde milli ve dini değerler konusunda hassas olanlar ilk elden ve kesinlikle paralarıyla vatanı sevdiklerini, milliyetçi ve ırkçı olduklarını, kağıt parçasıyla dinci olduklarını bir kez daha ortaya koyacaklar. Uğur Kantar’lar ve onun gibiler ölecek, katledilecek; zengin burjuva çocukları ise VATANI SEVECEK!
Türküde de söylenir ya “ Zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir”. Sınıflı toplumların kaçınılmaz dayatmasıdır bu durum. Geçmişte feodal düzende de aynı idi; şimdi kapitalizmde de aynıdır. Bedel dedikleri ise zengin için 25.000 liracık-ya da bir gecelik Laila, Reina harcaması-; yoksul sınıflar için ise kandır, ölümdür, işkencedir vs. Ama iş vatanı sevmeye gelince zengin sınıflar ve onların düzen uşakları için en çok sevenlerdir!
Bedelli askerlik; düzenin kendini koruma, kendi evlatlarını yaşatma, para ile vatan sevgiciliğini aklama, kendinden önceki sınıflı toplumlarda olduğu gibi düzeni genel olarak aklama, ekonomik açıklarını kapama içindir. Bu anlamda genel olarak askerliğe, zorunlu askerliğe ve özel olarak ta Bedelli Askerliğe karşı çıkılmalıdır proletarya ve onun öncüleri tarafından.
Zorunlu askerliğe karşı Vicdani Ret ise genelde de özelde de en basit insani haklardandır. Askerlik ya da zorunlu askerlik, düzen bekçiliğinin açık adıdır. Proletarya; düzen bekçiliğine açıktan ve cepheden karşı çıkmalıdır.
Vicdani Ret, proletaryanın savunduğu, savunacağı temel noktalardan birisidir. Bu anlamda bugünden yarına, proleter ve emekçi çocukları açısından askerliğe karşı çıkmak, sahte vatanperverliğe karşı gerçek insani-özgür dünya savunuculuğu açısından askerliğe-militarizme karşı çıkmak temel önemdedir. ( Bunları söylerken, sosyalist devrim ve ülkeyi savunmak açısından askeri süreç içinde yer almayı dışta tutuyoruz. Bunu da askeri bir ordu çerçevesinde değil; tam tersine bütün olarak emekçilerin askeri direniş ve kavganın içinde-göbeğinde yer almasını kastediyoruz).
Vicdani Ret hareketini boğmak ve sırf sadece AB müktesebatı gereği çıkarılacak yasa açısından gelişmeler ise asla sınıf, proleter-yoksul çocuklarının çıkarları için değil; kesinlikle düzen ve onun çıkarlarını korumak için yapılacak, yapılan işlerdir.
Vicdani Ret, en basit insani haklardan birisi ve önemlisidir. Düzen, onun çıkarları uğruna ölmeyi ve öldürmeyi reddedip insan olarak varlığını korumanın adıdır. Proletarya ve emekçiler, bu çerçevede Vicdani Ret işine bakmalıdır, bakıyorlar ve bakacaklardır.
18.11.2011
Mahmut Halil CAN ( Sendiren )
http://ateshirsizi.com
Bundan bir ay kadar önce faşist devlete askerlik yaparken, hem de işgalci-sömürgeci TC adına Kuzey Kıbrıs’ta askerken Disko denilen yerde işkence görüp, aç-susuz bırakılarak ağır hasta edilen ve ardından da GATA’da yatıyorken katledilen Uğur Kantar gibi emekçi çocukları ister savaşta, ister askerde “eğitim zayiatı” denilip yok edilirken; burjuva, küçük burjuva vs’lerin çocukları için bedelli askerlik çıkarılıyor. Güya son kez! Burjuva çocukları biriktikçe çıkarılmak üzere son kez!
Proleter ve emekçi çocukları Kürdistan’da yürütülen kirli savaşta öledursunlar, ya da eğitim zayiatı adı altında muhalif kesim çocukları katledile dursunlar; burjuvazi ve onların uşaklarının çocukları için Bedelli Askerlik yasası çabucak çıkarılabiliyor.
Sözde Vatan seviciler, sözde milliyetçi ve ırkçı kesimler, sözde milli ve dini değerler konusunda hassas olanlar ilk elden ve kesinlikle paralarıyla vatanı sevdiklerini, milliyetçi ve ırkçı olduklarını, kağıt parçasıyla dinci olduklarını bir kez daha ortaya koyacaklar. Uğur Kantar’lar ve onun gibiler ölecek, katledilecek; zengin burjuva çocukları ise VATANI SEVECEK!
Türküde de söylenir ya “ Zenginimiz bedel verir, askerimiz fakirdendir”. Sınıflı toplumların kaçınılmaz dayatmasıdır bu durum. Geçmişte feodal düzende de aynı idi; şimdi kapitalizmde de aynıdır. Bedel dedikleri ise zengin için 25.000 liracık-ya da bir gecelik Laila, Reina harcaması-; yoksul sınıflar için ise kandır, ölümdür, işkencedir vs. Ama iş vatanı sevmeye gelince zengin sınıflar ve onların düzen uşakları için en çok sevenlerdir!
Bedelli askerlik; düzenin kendini koruma, kendi evlatlarını yaşatma, para ile vatan sevgiciliğini aklama, kendinden önceki sınıflı toplumlarda olduğu gibi düzeni genel olarak aklama, ekonomik açıklarını kapama içindir. Bu anlamda genel olarak askerliğe, zorunlu askerliğe ve özel olarak ta Bedelli Askerliğe karşı çıkılmalıdır proletarya ve onun öncüleri tarafından.
Zorunlu askerliğe karşı Vicdani Ret ise genelde de özelde de en basit insani haklardandır. Askerlik ya da zorunlu askerlik, düzen bekçiliğinin açık adıdır. Proletarya; düzen bekçiliğine açıktan ve cepheden karşı çıkmalıdır.
Vicdani Ret, proletaryanın savunduğu, savunacağı temel noktalardan birisidir. Bu anlamda bugünden yarına, proleter ve emekçi çocukları açısından askerliğe karşı çıkmak, sahte vatanperverliğe karşı gerçek insani-özgür dünya savunuculuğu açısından askerliğe-militarizme karşı çıkmak temel önemdedir. ( Bunları söylerken, sosyalist devrim ve ülkeyi savunmak açısından askeri süreç içinde yer almayı dışta tutuyoruz. Bunu da askeri bir ordu çerçevesinde değil; tam tersine bütün olarak emekçilerin askeri direniş ve kavganın içinde-göbeğinde yer almasını kastediyoruz).
Vicdani Ret hareketini boğmak ve sırf sadece AB müktesebatı gereği çıkarılacak yasa açısından gelişmeler ise asla sınıf, proleter-yoksul çocuklarının çıkarları için değil; kesinlikle düzen ve onun çıkarlarını korumak için yapılacak, yapılan işlerdir.
Vicdani Ret, en basit insani haklardan birisi ve önemlisidir. Düzen, onun çıkarları uğruna ölmeyi ve öldürmeyi reddedip insan olarak varlığını korumanın adıdır. Proletarya ve emekçiler, bu çerçevede Vicdani Ret işine bakmalıdır, bakıyorlar ve bakacaklardır.
18.11.2011
Mahmut Halil CAN ( Sendiren )
http://ateshirsizi.com
__________
Basın toplantısına davet
YanıtlaSilKıbrıs’ta askerlik yaptığı sırada Disiplin Koğuşunda gördüğü işkence sonucu komaya giren ve daha sonra ölen Uğur Kantar’ın Girne’de askeri mahkemedeki davasını takip etmek ve açıklamalarda bulunmak için yarın (18 Kasım, Cuma) Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanlığı ana girişi (Girne 19 Temmuz Koleji yanı) önünde saat 10’da buluşuyoruz.
Bu buluşmada Kıbrıs'ta Vicdani Ret İnisiyatifi, Çağdaş Hukukçular Derneği, Genç Siviller, Helsinki Yurttaşlar Derneği, İnsan Hakları Derneği, Mazlumder ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın ortak açıklamasını da kamuoyu ile paylaşacağız…
Tüm basın yayın organları davetlidir.
Saygılarımızla
Kıbrıs'ta Vicdani Ret İnisiyatifi (a)
Nevzat Hami
17 Kasım 2011
18 Kasım 2011 günü saat 10’da yapılan basın açıklaması aşağıdadır.
Er Uğur Kantar ne için öldürüldü?
Doğrusu Uğur Kantar bir hiç uğruna öldürüldü.
Gençliğinin baharında hiç tanımadığı bir memlekete “zorunlu askerlik hizmeti” için gönderilen
ve saatlerce güneş altında elleri kelepçeli bir şekilde bırakılıp, ölesiye dövülerek öldürülen Uğur
Kantar Genelkurmay’ın zabıtlarına “zayiat” olarak geçirildi.
Genelkurmay Başkanlığı yaptığı açıklamalarla askerliğini tamamlamış her vatandaşın bildiği bir
gerçeğin üzerini örtmeye çalışıyor, diskolarda yaşanan vahşete gözlerimizi yummamızı
istiyor. Adeta bizlerin zekâsıyla alay edercesine, bu olayın “münferit” olduğuna inanmamızı
istiyor. (Hâlbuki sadece www.askerhaklari.com sitesine son yedi ayda diskoda kötü
muameleye maruz kaldığı iddiasıyla 65 başvuru yapıldı.)
İşkence ve kötü muameleyi onlara öğretildiği gibi diskoda uygulayan iki gardiyanı tutuklayarak
kimse temize çıkamaz. Herkes biliyor ki, komutanlarının izni olmadan hiçbir asker başka bir
askere böyle bir işkenceyi yapamaz. Genelkurmay TSK’da işkencenin sistematik olmadığını
ispat etmek istiyorsa bağımsız ve sivil denetime açık bir denetleme sisteminin kurulmasına
engel olmaktan vazgeçmelidir.
Genelkurmay Başkanlığı TSK komuta kademelerinde görev yapan tüm personelin “insan
haklarına ve özgürlüklerine son derece saygılı” olduğunu ve “baba-ağabey şefkatiyle” görev
yaptığını belirtiyor. Sizin için Er Uğur Kantar 700 bin kişi içinde tek bir asker olabilir, fakat o
anne ve babası için dünyalara bedel bir evlattır. İşte Genelkurmay'ın "baba" şefkatiyle, gerçek
"baba" şefkati arasındaki fark budur.
Bugün Uğur Kantar davası Girne’de, burada başlıyor. Biz aşağıda imzası bulunan sivil toplum
kuruluşları bu davanın takipçisi olacağız.
Başka Uğur Kantar’lar bir hiç uğruna ölmesin diye…
Kıbrıs’ta Vicdani Ret İnisiyatifi, Çağdaş Hukukçular Derneği, Genç Siviller, Helsinki
Yurttaşlar Derneği, İnsan Hakları Derneği, Mazlumder ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı
__________________
UĞUR KANTAR DAVASI
YanıtlaSilMahkeme "Görevini" Düşünecek
Askerde gördüğü işkence sonucu hayatını kaybeden Uğur Kantar'ın ölümünden sorumlu tutulanlar ilk kez hakim karşısına çıktı. Mahkeme, talep edilen "görevsizlik" kararını değerlendirmek üzere bir sonraki duruşmayı 16 Aralık'a erteledi.
Ekin KARACA
ekin@bianet.org
Girne - BİA Haber Merkezi
18 Kasım 2011, Cuma
BU HABERİN UZANTILARI
Er Kantar'ın Öldürülmesi Davası Başlıyor
Kuzey Kıbrıs'ta askerlik yaparken disiplin koğuşunda gördüğü ağır işkence sonucu 12 Ekim'de hayatını kaybeden Uğur Kantar davası bugün (18 Kasım) başladı. Duruşma 16 Aralık 2011'e ertelendi.
Girne Askeri Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasına tutuklu sanıklar Ayhan Aslan ve Fırat Keser hazır bulunurken tutuksuz yargılanan Cezaevi Müdürü Ayhan Şentürk ve bir gardiyan mahkemeye gelmedi.
Uğur Kantar'ın babası, dayısı ve akrabalarının da izleyici olarak katıldığı duruşmada davanın diğer sanık ve tanıkları da hazır bulundu.
"Görevsizlik talep ettik"
bianet'e konuşan Kantar ailesinin avukatlarından Teoman Özkan, duruşmayı şöyle özetledi:
* Mahkeme, aslında tanıkların, sanıkların, mağdurların tümünü duruşmaya çağırdığına göre, kendisini görevli düşünüyordu. Yoksa çağırmasının bir manası olmazdı.
* Mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerektiği yönünde taleplerimiz oldu. Bunun bir insanlık suçu olduğunu, askeri bir suç olmadığını ve bu nedenle mahkemenin "görevsizlik" kararı vererek yargılamanın sivil mahkemede yapılması gerektiğini söyledik.
* Mahkemeye buna ilişkin iki tane örnek karar sunduk ve hiçbir sanığın, hiçbir tanığın dinlenmemesini talep ettik.
"Kantar ailesi soğuk kanlı"
Mahkemenin başta kendini "görevli" görmesine rağmen ısrarlı talepleri karşısında sanık ve tanıkların dinlenmemesi taleplerini olumlu karşıladığını söyleyen Özkan, mahkemenin "görevsizlik" kararı verip vermemeyi değerlendirmek için 16 Aralık'a ertelediğini ifade etti.
Uğur Kantar'ın ailesi için duruşma sırasında işkenceci askerlerle aynı salonda bulunmanın çok zor olduğunu söyleyen Özkan, buna rağmen hiçbir olumsuz davranış sergilemediklerini, onların da tek amacının yargı sürecinin olumsuz
etkilenmemesi olduğunu söyledi. (EKN)
_______
Uğur Kantar, vicdan ve bedel - Pınar Öğünç (Radikal) 18 Kasım 2011 - 'O zaman kimse askere gitmez' diyerek vicdani redde karşı çıkanlar, bir düşünün neden. Uğur Kantar davası bugün...
YanıtlaSilBirkaç gündür her şeyden fazla askerliği konuşuyor Türkiye. Herkesin annesinin karnından haki üniformayla doğduğunu savunanların ülkesinde, ne gariptir ki ‘bedelli’ lafı ortaya düştü mü, dibinden ‘müjde’ eksik olmaz. Hak kimlere, ederi ne kadar? Bunlar netleşene kadar diğer tüm mevzular ‘bedelli müjdesinin’ gölgesinde kalmaya mahkûmdur. Yine öyle oldu.
Bu kez ‘bedellinin’ hemen ardından gelen vicdani ret tartışması ise uluslararası yükümlülüklerin dayatmasıyla mecburen başladı. Bu süreçte ‘vicdani redde’ karşı çıkanların türlü argümanı var. Mesela ‘Yediyordu Elif kağnısını, kara geceden geceden’ civarında dolaşarak “Peki söyleyin bakalım, ülke işgal edildiğinde düşmanı kim kovacak?” diyenler, zaten ihtisas alanları olan ilkokul hayat bilgisi düzeyinden tartışmaya devam ediyor. Bu bir insan hakkıdır ve Türkiye tanımakla yükümlüdür. Ne kadar kaçak güreşecek? Kimi ne kadar ikna edecek? Mesele bu.
Fakat vicdani redde itiraz nedenlerinden benim en sevdiğim şu: “E, o zaman hiç kimse askerlik yapmaz!” Bu aslında öyle bir itiraf, öyle bir çözülme, korkunun öyle güzel bir tezahürü ki... Lütfen o zaman buradan düşünmeye başlamaz mısınız? Neden zorunlu olmayınca kimse askere gitmek istemiyor? Nerede o asker doğan bebekler...
Zayi olan hayatlar
Siz bu yazıyı okurken, Girne Askeri Mahkemesi’nde bir salonda, Kuzey Kıbrıs’ta askerliğini yaparken işkenceyle, bile isteye öldürülen er Uğur Kantar’ın davası görülüyor olacak.
Tanıklar, Genelkurmay zabıtlarında ‘zayiat’ görünen Uğur’un, ‘disko’ olarak bilinen 28. Mekanize Piyade Komutanlığı Disiplin Ceza ve Tutukevi’ne girdiği andan itibaren sistematik bir şekilde dayak yediğini, işkence gördüğünü anlatıyor. Bir hastaya su vermemek ne demek? Güneş altında saatlerce bekletmek ne demek?
İfadesine başvurulan 19 erin de günlerce süren, ağır dayak hikâyeleri var. İddianamade Uğur’un ölümüne neden olduğu ifade edilen Piyade Er Ayhan Arslan ve Piyade Çavuş Fırat Keser’in isimleri diğer tanıklıklarda da geçiyor. Mesela aynı tarihlerde üç gün cezaevinde tutulan Adil Vural diyor ki: “Fırat’a, bu şekilde beyin kanaması geçirirsem, hesabını kimin vereceğini sordum. Bana, ‘Umurumda mı, gelirken bana mı sordun, düş geber, istediğiniz kişiye şikâyet edin, üç tane şahit gösteririm’ şeklinde cevaplar verdi.”
Benzer vakalarda olduğu gibi Uğur’un başına gelenler de ‘münferitleştirilmeye’ çalışılıyor. Oysa ki ölmeyenlerin işkence hikâyelerini duymuyoruz ya da duymuyorduk. Sadece son yedi ayda www.askerhaklari.com sitesine gelen ‘Diskoda kötü muamele’ içerikli başvuru sayısı 65.
Uğur Kantar öldü. Uğur, askerliğini yaparken öldürüldü. Bir insan hayatının bedeli nedir? Bunun cevabını Uğur’un ailesine, hepimize vermedikçe öyle gönül rahatlığıyla vicdani ret hakkında atıp tutamazsınız. Ayıptır.
'Disko'da işkenceyle ölüm davası başladı
YanıtlaSilAskerdeyken işkence sonucu hayatını kaybeden Uğur Kantar'la ilgili ilk duruşma Girne Askeri Mahkemesi'nde görüldü. Kantar'ın avukatları duruşmanın sivil mahkemede görülmesini istedi.
Haber Fotoları: 1
Orjinali İndir (Genişlik: 400px, Yükseklik:266px)
Etkin Haber Ajansı / 18 Kasım 2011 Cuma, 18:19
LEFKOŞA- Kıbrıs'ta askerliğini yaparak "disko" olarak adlandırılan disiplin koğuşundaki işkenceler sonucu yaşamını yitiren Uğur Kantar davası bugün görüldü.
İlk duruşmada Kantar ailesinin avukatları Selçuk Kozağaçlı ve Bülent Teoman Özkan, sorguların alınmaması, tanık ve şikayetçilerin dinlenmemesini talep etti. Girne Askire Mahkemesi avukatların talebini kabul etti.
Avukatların, işkencenin askeri bir suç değil, insanlık suçu olması nedeniyle davanın sivil mahkemeye gönderilmesi talebi ise 16 Aralık'ta yapılacak ikinci duruşmada değerlendirilecek.
Duruşmada bulunan Baba Aydın Kantar, oğluna bunu yapanların hesabını vermesi gerektiğini belirterek, suçluların sivil mahkeme tarafından yargılanmasını istedi.
Baba Kantar şöyle dedi: "Üstüne basa basa söylüyorum. Bu bir insanlık suçudur. Bu işkenceyle adam öldürme suçudur. Suçluların sivil mahkemece yargılanmalarını talep ediyoruz. Bütün büyüklerimizden ve bütün yetkililerden ellerini vicdanlarına koysunlar. Herkesin çocuğu olabilirdi. Uğur feda oldu ve gitti. Ama diğer askerlere örnek olsun.
Uğur'la birlikte birçok asker içeride işkence gördü. Bir askerin ne suçu olabilir. Biz de askerlik yaptık. Bu kadar zulümle bir hafta su vermemekle, banyoya götürülüp üzerine su dökülüp copla dövülmeyle cezalandırılabilir. Çocuğumuzu Kıbrıs'ın 60 derecelik sıcağında elleri kelepçeyle güneşin karşısına dikebilirler. Ben aklımı zor koruyorum. Biz adalete güveniyoruz. Bunu yapanların suçunu çekmesini istiyoruz. Gençler askere gitmek için can atıyordu. Ama böyle bir olayı görünce ve böyle işkencelere seyirci olunca her şey tersine dönüyor.
Oğlum, keşke bir kurşunla öldürülseydi de işkenceyle öldürülmeseydi. Biz oğlumuzu sağlam verdik, sağlam almamız gerekirken işkence ile ölüsünü alıyoruz. Uğur'a bir hafta boyunca su verilmemiş, işkence taşında elleri ve kolları bağlanarak işkence yapılmış. Haşlanmış su ile çocuğumu haşlamışlar. Bunu hangi vicdan sahibi yapabilir. Uğur'a keçe giydirip o güneşin sıcaklığında elleri kelepçelenerek bekletilmiş. Bu askerlik suçu değildir. Bu insanlık suçudur. Suçluların sivil mahkemece yargılanmasını istiyoruz. Hükümetimiz ve yargımızdan en sağlıklı kararı bekliyoruz.
_____________